Rehabilitasyon Hizmetlerinde 30 Yıllık Deneyim

Category: Fizik Tedavi

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Karpal Tünel Sendromu ve Tedavisi

KARPAL TÜNEL SENDROMU (EL BİLEK SİNİR SIKIŞMASI)

Karpal ligaman diye adlandırılan bant şeklinde yapı, altındaki el bileği kemikleriyle bir tünel oluşturarak, el parmak hareketlerini sağlayan kas kirişleri ve sinirlerini korumaya alarak, el bilek kanalı veya karpal tünel denilen yapıyı oluşturur. El bilek kanalı denilen bu yapı bilek seviyesinde yer alır. Üst kısmında kalın bir bant şeklinde yapıyla örtülüdür. Bu dar ve sert dokular arasındaki tünelden, elimizdeki en kalın sinir olan median sinir de geçer. Bu sinir esas olarak baş, işaret, orta ve yüzük parmaklarını hissetmemizi ve bu parmakların bazı hareketleri yapmasını sağlar. 

Karpal Tünel Sendromu Nedir? 

Kanalın herhangi bir şekilde daralması ile içinden geçen median sinir sıkışır. Bunun sonucunda sinir fonksiyonunda birtakım bozulmalar meydana gelir. El ve bilekte karıncalanmalar, yanma ve ağrı ortaya çıkar. Bu durum karpal tünel sendromu olarak adlandırılır. 

Karpal Tünel Sendromu Neden Olur? 

Sinir üzerindeki basınç birkaç şekilde ortaya çıkabilir. Parmakları büken kirişlerin çeperlerinin şişmesi, eklem kırık ve çıkıkları, yumuşak doku travmaları, kanal hacmini daraltan damar ve kas anomalileri, bileği uzun süre bükülü tutmak gibi postüral nedenler, karpal tünelin hacmini daraltarak bu sendroma neden olabilirler. Gebelik esnasında yaklaşık %25-35 hastada ödeme bağlı olarak karpal tünel sendromu gelişebilse de doğum sonrası sıklıkla kendiliğinden düzelir.

Karpal Tünel Sendromu Kimlerde Görülür? 

İşi esnasında el ve bilek hareketlerini aynı şekilde olacak tarzda tekrarlayan ve zorlayan kişilerde görülür. Karpal tünel sendromu aşırı el işi yapan ev kadınları, daktilo ve bilgisayar kullanımının sık olduğu bankacılık sektörü çalışanları, sekreterler, müzik aleti çalanlar gibi gruplarda daha sık izlenir. Bunlar dışında diyabet, hipotiroidi, romatizmal hastalıklar, aşırı şişmanlık, gut hastalığı ve böbrek yetmezliği gibi hastalıklarda da bu karpal tünel sendromu sendrom daha fazla olarak görülmektedir. 

El bileğinde oluşabilecek kırıklar, yumuşak doku tümörleri, eklem kistleri, yağ bezeleri, kas ve damar anomalileri gibi durumlarda da bu tünelde sıkışmalar ortaya çıkabilir. Kalıtsal özelliği olmayan karpal tünel sendromu kırk yaş üstü kadınlarda, erkeklerden dört kat daha fazla görülmektedir. 

Karpal Tünel Sendromu Belirtileri Nelerdir? 

Hastalık genellikle ağrı ile başlar. Ağrı bazen kola da yayılabilmektedir. Beraberinde en çok avuç içinde ve parmaklarda olmak üzere uyuşmalar, bazen kaşınma hissi, el parmak hareketlerinde çabuk yorulma ve güçsüzlük şikayetleri ortaya çıkar. Uyuşmalar gece hastayı uykudan uyandıracak şekilde şiddetli olabilir. Genellikle hastalar kollarını kaldırıp ellerini silkelediklerini ve el bileklerini ovarak rahatladıklarını söylerler. Uyuşmalar daha çok ilk üç parmakta görülmektedir. 

Erken dönemde teşhis edilmez ve önlem alınmaz ise şikayetler daha da kötüleşerek gün boyu süren uyuşmalar halini alabilmektedir. Zaman içerisinde nesneleri kavramada zorluk ve daha ileri vakalarda ise avuç içindeki kaslarda erimeler meydana gelecektir. 

Karpal Tünel Sendromu Nasıl Teşhis Edilir? 

Median sinirdeki kalıcı hasarın önlenmesi için erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Kalıcı hasar oluştuğunda parmaklar hareket edebilme özelliğini kaybedeceklerdir. 

Median sinir omurilikten köken alır. Omurgadan başlayarak parmaklara ulaşana kadar herhangi bir noktada baskı altında kalabilir. Hangi noktada problem olduğu, ancak elektromiyelografi (EMG) tetkiki ile anlaşılır. EMG ile karpal ligaman altındaki median sinirin sıkışıp sıkışmadığı, sıkıştığı nokta ve ne derece sıkıştığı saptanabilmektedir. 

Karpal Tünel Sendromu Tedavisi Nasıl Yapılır? 

Tedavisi cerrahi ve cerrahi dışı yöntemlerle olan karpal tünel sendromunda verilecek tedavi kararı hastalığın hangi aşamada olduğuna göre değişebilmektedir. 

Altta yatan diyabet, hipotiroidi vb. gibi herhangi bir hastalık yoksa, genellikle en az iki hafta boyunca etkilenen el ve bileğin dinlendirilmesi gerekir. Şikayetleri daha da kötüleştirecek faaliyetlerin önlenmesi veya kısıtlanması, el bileğinin hareketsiz kalacak şekilde atel ile sabitlenmesi önemlidir.

Eğer bilekte bir şişme saptanırsa soğuk uygulama yapılmalıdır. Ultrason tedavisi, lazer uygulamaları, B vitamini ve egzersiz terapileri tedavide denense de faydalı olduğuna dair kanıtlar yoktur. Hastadaki ağrılar NSAİD‘larla (steroid dışı ağrı kesiciler) giderilebilir. Geçmeyen ağrılarda bilek için kortizon veya lokal anestezik enjeksiyonu uygulanabilir. 

El bilekliği (istirahat ateli); splint, antiinflamatuar ilaçlarla birlikte özellikle geceleri mutlaka uygulanmalıdır. Hastaların belirtileri 6 ay veya daha fazla sürerse cerrahi yöntemler düşünülmelidir.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Kifoz (Kamburluk) ve Tedavisi

ERİŞKİN KİFOZU (KAMBURLUK) 

Doğumdan yaşlılığa kadar omuganın sagital (yandan) dizilimi sürekli değişim içindedir. Doğum esnasında ense bölgesinden kuyruk sokumuna kadar olan tüm omurga, öne doğru eğik durumundayken, ayakta dik durmaya başlamakla beraber, ilk önce bel bölgesinde öne doğru C şekli, ardından sırt bölgesinde ters C şekli oluşmaya başlar. Devamında boyun, sırt, bel ve leğen kemiği olmak üzere birbirini izleyen dört adet ters eğrilik meydana gelir. 

Erişkin Kifozu Nedir? 

Kamburluk adı da verilen erişkin kifozu, sırt bölgesinde omurganın öne doğru eğilmesinde artış meydana gelmesidir. Sırt bölgesinde bulunan omurlarda oluşan açılanma, sınırların üzerine çıkmıştır. 

Rahat pozisyonda yandan çekilen grafilerde normalde T5 (sırt 5.inci omur) üst uç plağı ile T12 (sırt 12.inci omur) alt uç plağı arasındaki Cobb açı ölçümü 10 – 40 derecedir. Bu açının 40 dereceden fazla olması kifoz olarak adlandırılır. Yani sırttaki eğrilik normalden daha fazladır. Çeşitli nedenlere bağlı olarak görülse de en iyi bilinen şekli daha çok genç yaşlarda (12-15 yaş) ortaya çıkan ve yapısal olan Scheuermann kifozudur. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. 

Yeterli egzersiz yapılmaması, kötü ve yanlış duruş şekilleri kifoz oluşmasına zemin hazırlayabilmektedir. Bazı kişiler daha dik dururken, bazı kişiler ise daha kambur durmaktadır. Bunun en önemli nedeni ise sıklıkla pozisyonel kifoz da dediğimiz yanıltıcı kamburluktur. 

Fizyolojik olarak normal kabul edilen açılanma aralığının, geniş bir aralık göstermesi (10-40 derece arasındadır) ve kişisel, pozisyonel farklılıkların olabilmesi çeşitli yanılgılara neden olabilmektedir. Örneğin 35 derece kifozu olan bir kişinin kamburluğu, kötü duruşuna bağlı olarak 55 dereceye kadar çıkabilmektedir. Buna pozisyonel (postural) kamburluk denmektedir. Genellikle ailelerin çocuklarında gördükleri kamburluk çeşidi de bu şekildedir. Bu fizyolojik sınırlar içerisindeki duruma hiperkifoz da denebilir. Pozisyonel kamburlukta sırtta gözlenen şişkinlik hasta ayaktayken kaybolurken bunlarda omurgada şekil bozukluğu da görülmemektedir. 

Kifoz Neden Olur? 

Genetik olarak da gelişebilen kifozun bilinen sebepleri; 

  • Omurganın dış etkenlerle dejenerasyona uğraması 
  • Osteoporoz nedeniyle gelişen dejeneratif disk hastalıkları 
  • Kaza veya herhangi bir travma sonucu oluşan kırıklar
  • Doğumsal gelişen anormalliklere bağlı olarak (miyelomeningosel gibi) 
  • Omurga çevresindeki dokularda inflamasyon ve enfeksiyon 
  • Tbc gibi omurganın primer enfeksiyonları 
  • Nöromusküler hastalıklar 
  • Omurgayı etkileyen tümörler 

Erişkin Kifozunun Belirtileri Nelerdir? 

En net belirti öne doğru olan eğikliktir. Kifoz, omuzların yuvarlak olması ve kamburluk dışında genellikle ağrı gibi belirtilere sebep olmaz. Genel belirtiler; 

  • Sırt ve omuzda sertlik ve ağrı 
  • Bacaklarda sürekli olarak uyuşma ve zayıflama
  • Kaslarda aşırı yorgunluk hissi 
  • Duruş bozuklukları, dik durmada güçlük çekmek 
  • Nefes darlığı ve solunum güçlüğü 
  • Omurgada aşırı duyarlılık 

Erişkin Kifozu Nasıl Teşhis Edilir? 

Ailelerin yapabilecekleri basit bir test, olayın ciddiyeti hakkında fikir verebilir. Çocuğunuza dik dur dediğinizde mevcut kamburluğu belirgin olarak düzeliyorsa, bu büyük olasılıkla pozisyonel kamburluktur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, kamburluğun hangi noktadan düzeldiğidir. Eğer en çıkıntılı noktadan düzelme oluyorsa problem yoktur. Böyle değilse profesyonel yardım alınmalıdır. Kifoz hastasına yandan bakıldığında ise baş vücuda göre daha önde izlenir. 

Erişkin kifozu tanısında genellikle şikayet ve belirtiler çarpıcı şekilde ortadadır. Radyolojik testlerle kifoz eğrilik açısı hesaplanır. İleri seviyede kifozu olanlarda akciğer fonksiyon testleri de mutlak suretle yapılmalıdır. Hastada kifozun yarattığı baskı nedeniyle farklı şikayetler mevcutsa ( idrar/dışkı kaçırma vb), mutlaka MR gibi daha ayrıntılı testler uygulanmalıdır. 

Kamburluk Önlenebilir Mi? 

Kamburluğun en sık nedeni kötü duruştur. Bu nedenle altta yatan farklı bir rahatsızlık yoksa, kifoz egzersizi denen birtakım egzersizlerle bireylere yardımcı olunmalıdır. Egzersizler ile karın, göğüs, bacak ve omurga çevresi kaslarının güçlendirilmesi kamburluğu normal sınırlar içine çekecektir. 

Erişkin Kifozu Tedavi Edilebilir Mi? 

Her insanda az da olsa belli oranlarda eğrilik vardır. Bu duruma hiperkifoz da denebilir. Önemli olan saptanan kifoz derecesidir. Ölçümler sonucu 50 -55 derecelere kadar olan kifozlar da düzenli egzersiz, doğru duruş ve doğru duruş teknikleri uygulaması ile belirgin düzelmeler gözlenebilir. Kifoz derecesi 50 -70 derece arasında ise ilaveten kifoz korsesi tavsiye edilir. Daha ileri vakalarda cerrahi konsültasyon alınmalıdır. 

Çok ileri olmayan kamburluk genellikle bel kaslarının zayıflamasıyla ortaya çıkar. Bu kişilerde kifoz egzersizleri uygulanmalı, özellikle ters mekiği de içeren birtakım fizik tedavi egzersizleri profesyoneller eşliğinde uygulanmalıdır. Kamburluk korsesi yine hekim kontrolünde ve belli endikasyonlar dahilinde kullanılmalıdır. Korsenin daha çok hastanın ayakta durduğu ve çalıştığı zamanlarda kullanılması tavsiye edilmektedir.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Tendinit ve Bursit Tedavisi

Tendinit Nedir?

Tendonlar, kasların incelerek bağ halini alıp, kemik üzerine tutundukları yapılardır. Tendonlar vücudumuzda yaygın olarak bulunur. Aşırı kullanmaya bağlı olarak bu bağlanma noktalarında inflamasyon (iltihapsız iltihap)ve ödem gelişebilir. Bunun sonucu oluşan bu tablo tendinit olarak adlandırılır. 

Tendinit ve bursit genellikle omuz, dirsek, bilek, kalça, diz ve ayak bileğini tutan bir hastalık grubudur. Genellikle ani gelişir ve şiddetli ağrılara neden olabilir. 

Tendinit, genellikle aşırı ve hor kullanım ve tekrarlayan hareketler sonucunda meydana gelen kas kirişlerindeki zedelenmedir. Tendinitler özellikle erken dönemlerde tedavi edildiğinde kısa sürede iyileşme gözlenir. Az sayıdaki hastada tekrarlar görülerek kronik bir hal izlenebilir. 

Bursit Nedir?

Bursalar kemik, kas, tendon ve deri gibi hareketli yapılar arasında bir yastıkçık görevi gören küçük kese şeklindeki dokulardır. Bursitler eklem bölgelerinde ağrılı şişlikler olarak karşımıza çıkabilir. Bunların iltihaplanması çok ağrılıdır ve tabloya da bursit denmektedir.

Tendinit ve Bursitin Nedenleri Nelerdir?

Tendinit ani bir yaralanma ile oluşabileceği gibi sıklıkla tekrarlanan küçük travmalar sonucu meydana gelir. Bursitin en yaygın nedeni eklemin aşırı kullanılması ya da bursanın direk darbe almasıdır. Genel nedenleri;

  • Klavye kullanırken uzun süre aynı hareketin sürdürülerek yazının yazılması, kesme/doğrama gibi işlerin ardı ardına yapılması ve hatta maraton benzeri uzun süre yapılan yürüyüşler
  • Makas, pense gibi sıkıştırmalı el aletlerini uzun süreli kullanmak
  • Tenis ve benzeri sporları yaparken sürekli backhand tarzı (yani hep benzer) vuruşları tercih etmek
  • Yaşlılıkta bacak, kalça ve dirseklerde tendinit ve bursit daha sık ve yaygın olarak görülür.
  • Gut, diyabet, kan ve böbrek hastalığı olan kişilerde genellikle bu hastalıklar daha sık görülmektedir. 

Tendinit ve Bursit Nasıl Teşhis Edilir?

Hastadan alınan iyi bir tıbbi geçmiş ve yapılacak dikkatli bir fizik muayene ile hastalıktan şüphelenilmelidir. Hastalar genellikle ağrı ile müracat eder. Tendinitte tendon veya tendon kılıfı boyunca belirli noktalarda hassasiyet tespit edilir. Tendonun bağlı olduğu kasa, bir dirence karşı hareket yaptırıldığında ağrı ortaya çıkar. Marangoz, bahçıvan, müzisyen ve atlet gibi meslek gruplarında bursit ve tendinit daha sık görülmektedir.

Çoğu hastada erken dönemde MR, ultrasonografi vb.gibi testler gerekmez. Ağrılar devam ederse veya şikayetlerden mevcut sistemik bir hastalığın sorumlu olduğu düşünülürse, görüntüleme yöntemleri ile kan testleri yapılmalıdır. Bursit gerçek bir iltihap sonucunda, enfeksiyon sonucu meydana geldiyse, iltihabın direne edilmesi gerekebilir.

Tendinit ve Bursit Nasıl Tedavi Edilir?

Tedavi nedene bağlıdır. Neden aşırı kullanma ve yaralanma ise buna yönelik tedbirler alınmalıdır. Bazı hastalarda eklemin korunması ve tutulan bölgenin desteklenmesi gerekebilir. Genel tedavi prensibleri;

  • İstirahat; kısa bir süre için eklem istirahate alınmalıdır. Sorun kalça, bacak vs gibi büyük uzuvlarda ise(örn aşil tendonu vb gibi) belli bir süre yük binmesine engel olunmalıdır.
  • Soğuk uygulama; günde yaklaşık 2-4 kez 10-15 dakikalık buz uygulamasının kompres olarak yapılmasından fayda görülecektir. 
  • İlaçlar; NSAİD( kortizon dışı ağrı kesiciler) ve ağrı kesiciler. 
  • Steroid enjeksiyonları bazı tendinitlerde kısa süreli fayda sağlayabilir.
  • Şayet bir enfeksiyon varsa iğne ile direne edilmeli ve uygun antibiyotik başlanmalıdır.
  • Destekler; ekleme binen yükü azatmak amacıyla ortezler kullanılabilir. 
  • Fizik tedavi; geçmeyen tendinitler için güçlendirme ve germe egzersizleri gerekebilir. 

Bursit ve tendinit uzun süren rahatsızlıklar oldukları için donuk omuz gibi eklem kısıtlılıkları gelişebilir. Bu durumlarda da fizik tedavi gerekir. Sıcak/soğuk uygulaması, masaj ve kişiye özel akıllı egzersiz programları ile oldukça iyi sonuçlar alınmaktadır.

Tendinit ve Bursitte Alınması Gereken Önlemler Nelerdir?

  • Yoğun spor ve egzersiz yapan kişilerde tendinit ve bursit oluşma riski oldukça yüksektir. Bunun için spor ya da egzersiz yapmadan önce ısınma ve germe hareketleri yapmaya özen gösterilmelidir. 
  • Spor ve egzersizin çok hızlı yapılması bu hastalıklara neden olabilir. Egzersize yavaş başlanmalı, ısındıkça dozajı arttırılmalıdır. 
  • Egzersizlere uzun süre ara verip tekrar başlamak tendinit ve bursite neden olabilmekedir. Bu nedenle haftada bir gün, yoğun egzersiz yapmak yerine her gün düzenli ancak daha düşük yoğunluklu egzersiz yapılmalıdır.
  • Doğru malzeme ve spor aletleri kullanmak da riskleri düşürecektir.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Sinir Sıkışması ve Tedavisi

Sinir Sıkışması Nedir?

Kol, bacak, el ve ayak gibi tüm uzuv hareketlerinin kusursuz olarak gerçekleştirebilmesi için, sinirsel iletinin tam olması gereklidir. Bu işlevleri yerine getiren sinirler, bazı hallerde, özellikle el ve ayak kaslarına giderken geçtikleri ince kanallarda basıya uğrayabilirler. Bu tabloların hepsine birden sinir sıkışması denir.

Sinir Sıkışması Neden Olur?

En sık görülen sinir sıkışmasI rahatsızlığı, el bileği median bölgesinde görülen karpal tünel sendromudur. Ayrıca dirseğimizin dış kısmında bulunan ulnar sinirin dirsek hizasında veya el bilek avuç içi yüzü dış tarafında (küçük parmak) ve dizimizin yan dış kısmında bulunan peroneal sinirin ayak bilek iç malleol altında da sinir sıkışması görülebilir. Bunların dışındaki nedenler; 

  • Kırılan ya da yerinden kayan kemikler 
  • Diyabet, tiroit hastalıkları, obezite, menapoz
  • Romatizmal hastalıklar 
  • Duruş ve oturuş bozuklukları, tekrarlayan yanlış hareketler olarak sıralayabiliriz.

Sinir sıkışmaları özellikle 40-60 aralığındaki kadınlar, piyanistler, bilgisayar operatörleri, bankacılar, heykeltraşlar, diş hekimleri ve ev kadınları gibi ellerini aşırı kullanan kişi ve meslek gruplarında daha sık görülmektedir.

Sinir Sıkışması Belirtileri Nelerdir?

En önemli belirti gece uykudan uyandıran el uyuşmalarıdır. Bazen ağrı olsa da, uyuşmalar ön plandadır. Yakınmalar ilerleyebilir ve zaman içinde el parmaklarında kuvvet azalması sonucu, elde tutulan eşyalar yere düşmeye başlayabilir.

Özellikle sivri burunlu, yüksek topuklu ayakkabı giyenlerde, ayak bileğinde ve ayak parmaklarında benzer bir durum gelişir ve tarsal tünel sendromu (ayak bilek kanal sendromu) olarak adlandırılır. Benzer yakınmalar (uyuşma, ağrı gibi) ayak bileği ve ayak parmaklarında da ortaya çıkabilir.

Sinir sıkışması elde ise hastalarda poşet taşıma, yazı yazma, bardak tutma gibi günlük aktivitelerin yapılmasında ciddi güçlükler ortaya çıkar. Bacaklarda olan ileri derecede sinir sıkışmalarında ise hasta yürüyemez, ayağını sürümeye başlayabilir. Bunun sonucu olarak da merdiven çıkamama, araç kullanamama gibi problemler ortaya çıkabilir.

Sinir Sıkışması Nasıl Teşhis Edilir?

Hastadan ayrıntılı bir hikaye alınmalıdır. Yapılacak fizik muayene ile duyu, refleksler, kas kuvveti gibi özellikler kontrol edilmelidir. Hem tarsal hem de karpal tünel sendromlarında ilk muayene ile genellikle teşhis konabilir. Ardından uygulanacak EMG (elektromiyelografi) ile daha başlangıç safhasındaki olgularda dahi (henüz kuvvet kaybı gelişmemiş olan) tanı konabilir.

Sinir Sıkışması Nasıl Tedavi Edilmelidir?

Henüz kuvvet kaybı gelişmemiş ve ilerlememiş olgularda konservatif tıbbi tedavi uygulanır. Sinirin sıkıştığı bölgeyi rahatlatmak için atel, bazı durumlarda enjeksiyon, anti inflamatuar ilaçlar ve fizik tedavi uygulanabilir.

Fizik tedavi ve rehabilitasyonda en çok uygulanan araçların başında hidroterapi, ultrason, parafin, lazer ve manyetik alan tedavileri sayılabilir.

Şayet hasta istirahat, rehabilitasyon ve diğer tedavi yöntemleriyle iyileşmezse ve tetkiklerde ağır düzeyde sinir sıkışıklığı saptanırsa cerrahi tedavi düşünülmelidir.

Sinir Sıkışmalarından Korunmak İçin Neler Yapabiliriz?

  • Oturuş, yatış ve duruş pozisyonumuza dikkat edilmeli, uzun süre yanlış bir pozisyonda kalınmamalıdır. (örneğin uzun süre bacak bacak üstüne atmak veya bağdaş kurma pozisyonunda oturmak gibi)
  • Ev kadınları bez sıkma, el işi yapma, cam silme gibi sürekli tekrarlayan zorlayıcı el hareketlerinden kaçınmalıdır.
  • Sürekli klavye ve fare kullanan kişiler bileklerini uzun süre bükülü tutmamalıdır.
  • Çalışırken dirsekler masa veya herhangi bir yere dayanmamalıdır.
  • Ellerle çok fazla yük taşınmamalı ve bilekler bükülü tutulmamalıdır.
  • Bağ, eklem ve kasları güçlü tutmak için düzenli germe, esneme egzersizleri uygulanmalıdır.
  • Diyabet, tiroit veya romatolojik hastalıkların varlıklarında rutin kontroller ihmal edilmemelidir.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Boyun Tutulması ve Tedavisi

Boyun tutulması, her yaş grubunda görülen ve yaygın olarak karşımıza çıkabilen bir rahatsızlıktır. Bu yakınma günlük hareketlerimizi kısıtlar, ağrı ve acı çekmemize neden olur. Günümüzde masa başı çalışma stilinin değişmesi ve çalışma saatlerinin artması nedeniyle, güncel problemlerden biri haline gelmiştir. 

Boyun Tutulması Nedir? 

Genellikle sabah uyanınca rahatsızlık oluşturan, belirgin şekilde boyun hareketlerini kısıtlayan ve boyun kaslarında gerginlik hissettiren ağrılı bir durumdur. Boynun tutulmasıyla birlikte boyun rotasyon hareketleri de çok zorlaşmıştır. Boyun çevrilmeye çalışıldığında şiddetli ağrılar ortaya çıkar. Bazen boyun tutulmasına baş, omuz veya kol ağrıları da eşlik edebilir. Genelde boynu tutulan birey, yana bakma ihtiyacı hissettiğinde, ancak vücudu ile blok halinde dönerek bu hareketi gerçekleştirebilir. 

Levator scapula kası boyun tutulmasında oldukça önemlidir. Bu kas boynun servikal omurgasını, boynun arkasında ve yanında bulunan omuz bölgesi ile birleştirir. Bu kas 3. ve 4. servikal sinirler tarafından (C3-C4) kontrol edilir. Dolayısıyla bu sinirlerde meydana gelebilecek herhangi bir problem de boyun tutulmalarına neden olabilecektir. 

Boyun Tutulması Neden Olur? 

Nedenleri yapılan meslek grubuna göre değişebilse de çok farklı nedenler boyun tutulmasıyla sonuçlanır. En sık görülen nedenler; 

  • Bazı meslek grupları; yapılan iş zamanla vücudu ve duruş pozisyonunu etkileyerek şikayetler oluşturabilir
  • Masa başında hareketsiz çalışmak; uzun süreli olarak bir yerde sabit durmak ve akabinde ani hareketler yapmak gibi nedenler. 
  • Uzun süre bilgisayar, tablet, cep telefonu kullanmak.
  • Uzun süreli,kesintisiz araba kullanmak.
  • Tek kol ile ağır çanta gibi yük taşımak veya ağır ev işleri yapmak. 
  • Uykuda yapılan ani hareketler.
  • Soğuk algınlığı gibi enfeksiyonlar.
  • Uzun süren telefon konuşmaları.
  • Romatoit artirit, osteoartirit, boyun fıtığı, fibromiyalji, ankilozan spondilit ve sinir sıkışmaları gibi durumlarda.
  • Yatarken uygun olmayan sertlik ve yükseklikte yastık seçilmesi. 
  • Kanepe gibi sert ve uygunsuz ortamlarda uyumak. 
  • Yanlış uyku pozisyonunda uyumak. 
  • Terleme sonrası ani soğuma, rüzgarda kalma ve klimalı ortamlar 
  • Direk omuzlarda yük taşımak 

Lavator scapula kası, diğer kaslara nazaran daha hassas bir yapıdadır. Boyun tutulmalarının en sık nedeni de bu kasta oluşan zedelenme, travma ve zorlamalardır. Bu kasta travmaya neden olabilecek faktörler;

  • Uyku esnasında boynun ters bir konumda olması, kalması 
  • Sporcu yaralanmalarında olduğu gibi, kafayı yana iten düşme veya ani hareket aktivitesi sonrası yaşanan travmalar
  • Uzun süre bilgisayar monitörü, tablet ve cep telefonu karşısında kötü bir duruşta oturmak.
  • Kaslarda gerginliğe neden olabilecek aşırı stres yaşamak 
  • Uzun süre boyun ile omuz arasında bir şey taşımak (telefon, simitçi tablası gibi) şeklinde sıralanabilir.

Boyun Tutulması Belirtileri Nelerdir? 

  • Ağrı; en belirgi şikayettir. Boyun tutulduğunda kişi genellikle başını bir yöne doğru çeviremez ve hareketini sınırlayan bir ağrı ile karşılaşır. Bu ağrı genellikle keskin ya da yayılan tarzda bir ağrıdır. Keskin ağrıda kişi tek bir noktada adeta bıçak batıyormuş gibi bir hisse kapılır. Genel ağrı tipi boynun bir bölgesinde görülür. Yayılan ağrıda ise ağrı daha çok sinirin ileti yolu boyunca omuzlara, kollara doğru yayılan bir şekilde kendini hissettirir. Sinir ağrıları daha çok yanma şeklinde hissedilir. 
  • Karıncalanma, uyuşma, zayıflık; bu şikayetler çoğunlukla tek bir kolda hissedilir.Yakınmalar sadece boyunda değil omuz, kol ve parmaklarda da olabilir. 
  • Baş ağrısı; boyun kaslarında meydana gelen gerginlik sonucu, kafaya bağlı kaslar veya sinirlerde meydana gelebilecek travma veya irritasyon sonucunda oluşur. Sıklıkla gerilim tipi baş ağrıları ortaya çıkar.

Boyun Tutulması Nasıl Düzelir? 

Boyun tutulmasının altında genellikle bir kas zedelenmesi olduğu için tedavide kası rahatlatmaya yönelik olmalıdır. 

  • NSAİD (steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar) ilaçlar ile kas gevşeticiler kullanılabilir.
  • Özellikle istirahat, dokunun kendisini onarması için zaman kazandıracağından önemlidir. En az iki gün süreyle araba kullanılma tarzı fiziksel faaliyetlerden kaçınılmalı, yine aynı şekilde boyun hareketleri gerektirecek tüm aktivitelerden (yolda yürümek dahil) uzak durulmalıdır. 
  • Kaslarda çabuk zayıflama meydana gelebildiğinden, boyun kaslarına uygulanacak dinlenme süreleri de birkaç gün ile sınırlı tutulmalıdır. 
  • Sıcak – soğuk uygulamak; boyun tutulmalarında ağrının en şiddetli olduğu dönem ilk 24 – 48 saattir. Sıcak kompres kan akışını arttırırken, soğuk uygulamak ise inflamasyonu azaltır. Dönüşümlü olarak kullanılmalıdır. 
  • Hafif egzersizler ve esneme hareketleri yapılmalıdır. 

Yukarıdaki önlemler hastaların akut dönemdeki boyun tutulma şikayetlerine fayda sağlayabilir.

Sık tekrar eden boyun tutulmalarında ise; 

  • Fizik tedavi ve rehabilitasyon ile boyun kaslarını güçlendirici egzersizler 
  • TENS ( transkutanöz elektriksel sinir uyarımı) ile ağrılı bölgenin yakınlarına küçük elektrotlar yerleştirerek ağrıyı hafifletecek elektriksel uyarılar verilir. 
  • Kısa süreli immobilizasyon; kısa süreli olmak kaydıyla (2-3 saat aralıklarla) yumuşak boyunluk ile boyun desteklenebilir. 

Boyun Tutulmasında Ne Zaman Doktora Başvuralım? 

Geçmeyen ve ya sık tekrarlayan ağrılarda hekime müracaat edilmeli, bunun dışında ağrıya kusma, ateş vb. gibi belirtilerin ilave olması da mutlak hekim kontrolü gerektirir. Sıkça tekrarlayan boyun tutulmalarında da hekime görünülmelidir.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Boyun Fıtığı ve Tedavisi

Omurgamızı oluşturan omurlar arasındaki disk denen yastıkçıklar, adeta darbe emici bir süspansiyon gibi görev görürler. Ancak disk yapılarda meydana gelebilecek herhangi bir hasar, diskin içinde bulunan jelatinöz kıvamdaki sıvının disk dışına doğru çıkmasına neden olur. Bu durumun boyunda meydana gelmesiyle boyun fıtığı oluşur.

Boyun fıtığı en sık C5-6 (servikal 5’inci, 6’ıncı) ve daha sonra ise C6-7 (servikal 6’ıncı, servikal 7’inci) bölgelerinde meydana gelir. Bunun nedeni ise bu omurların çok hareketli ve travmalara karşı daha hassas olmalarıdır.

Boyun Fıtığı Nedir?

Boyun fıtığı travmalar, zorlamalar, kazalar nedeniyle veya yaşlanma sonucu diskin su içeriğini kaybetmesiyle, diskin yastıklama görevini artık eskisi kadar iyi yapamaması sonucunda meydana gelen bir rahatsızlıktır.

Diskte meydana gelen hasarın devam etmesi sonucunda oluşacak yırtılma ile diskin jelatin içeriği yastıkçıktan dışarı taşacaktır. Bu sıvının omurga boşluğuna taşması sonucunda ise omurilikteki sinirler üzerinde bası meydana gelecektir. Bu durum da birtakım şikayetlerin oluşmasına neden olacaktır.

Boyun Fıtığı Neden Olur?

Direkt aynı noktaya bakmak, hareketsiz yaşam sürmek, egzersiz yapmamak, duruş bozuklukları, masa başında çok vakit geçirme, soğuk klimalar veya rüzgarda kalma vb. gibi birçok neden sorumlu tutulabilir.

Boyun fıtığı genellikle 20-40 yaşları arasındaki genç insanlarda ortaya çıkan bir hastalıktır. Ağır bir yük kaldırmak, ters bir boyun hareketi yapmak, boynun eşlik ettiği itme hareketlerini sık yapmak, bağ dokusu (yastıkçık) yırtılma riskini arttıracaktır. Trafik kazaları ve yüksekten düşmeler de nedenler arasındadır. 

  • Çeşitli kazalar sonucu kafaya alınan darbeler,
  • Dengesiz bir şekilde ağırlık kaldırmak,
  • Yaşlanmaya bağlı disk sıvısında azalma,
  • Bilinçsiz olarak yapılan spor ve egzersizler,
  • Ters ve ani yapılan hareketler,
  •  Bazı meslek grupları (şoförler, bankacılar gibi uzun süre oturma zorunluluğu gerektiren meslek grubunda olanlar, öğretmenler, uzun süre bilgisayar başında çalışmak ve ev hizmetinde çalışanlarda daha sık görülür)
  • Boyun kaslarında zayıflık,
  • Boynun yanlış hareketleri ve yanlış pozisyonlar,
  • Yanlış duruş, psikolojik stres, yorgunluk,
  • Ev işleri, dikiş nakış, perde asma, cam silme ve temizlik gibi faaliyetler riskleri arttırmaktadır.

Boyun Fıtığının Belirtileri Nelerdir?

Belirtilerden en önemlisi ve ilki ağrıdır. Boyun bölgesindeki şiddetli ağrılar boyun fıtığı belirtisi olabilir. Ancak boyun ağrılarının büyük bir çoğunluğunu kas ağrıları oluşturmaktadır.

Ağrı sadece boyun bölgesinde oluşmaz. Baş, kol ve hatta bacaklarda da olabilir. Ağrıya kollarda uyuşukluk hissi ve güç kaybı da eşlik edebilir. Baş dönmesi, dengesizlik, boyun tutulması ve yürüme güçlükleri de önemli boyun fıtığı belirtilerindendir. Genel olarak;

  • Boyun, sırt, kol ve omuzlarda ağrı. Ağrı genellikle tek taraflıdır ve kola doğru yayılım gösterir.
  • Kollarda uyuşma ve his kusurları
  • Kollarda karıncalanma ve güç kaybı,
  • Enseden sırta ve kollara vuran ağrı, 
  • Kollarda incelme, reflekslerde azalma,
  • Oturmuş boyun fıtıklarında el becerilerinde azalma, duyu kaybı, elektriklenme, reflekslerde zayıflama, kol ve el kaslarında güç kaybı gözlenir.

Boyun Fıtığında Nelere Dikkat Edilmelidir?

Boyun çok narin bir anatomik yapıya sahiptir.

  • Doğru oturuş pozisyonunda olunmalı,
  • Boyunu zorlayacak yükleri taşımaktan kaçınmalı,
  • Boyun kaslarını geliştirecek spor ve egzersizler yapılmalı,
  • Uyurken ve yatarken uygun yükseklikte ve kalitede yastık kullanılmalıdır.

Boyun Fıtığı Nasıl Tedavi Edilir?

Öncelikle doğru duruş ve oturma pozisyonları öğretilmeli, ağır yük taşımaktan kaçınılmalıdır. Hastaların çoğu hiçbir tedavi görmeksizin genellikle iyileşir. 

Pek çok hasta konservatif tedaviye cevap verdiği için tedavi bu şekilde planlanmalıdır. Akut dönemde; 

  • İstirahat; ağrı başladıktan sonraki bir iki gün için geçerlidir.
  • Antiinflamatuar, kas gevşetici, ağrı kesici ilaçlar; geçmeyen ağrılarda epidural steroid enjeksiyonu, spinal enjeksiyonlar, sinir blokajları gerekebilir. 
  • Boyunluk; doktorunuz gerekli görürse fıtığın ilerlemesini engellemek amacıyla özellikle ilk üç gün olmak üzere kullanılabilir ve faydası olabilir. Ayrıca ortopedik boyun fıtığı yastığı kullanılması ağrıların azalmasına yardımcı olabilir. 

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyona; bir iki günlük istirahatten hemen sonra başlanmalıdır. Boyun çevresi kasları güçlendirmek için boyun fıtığı egzersizleri önerilir. Egzersizler itme/çekme/germe tarzında olabilir. Fizik tedavi uzmanı veya fizyoterapist eşliğinde uygulanacak traksiyon boyundaki kas spazmını azaltacaktır. İlave olarak sıcak/soğuk uygulaması, elle masaj da uygulanabilir. Hastaların çoğu ameliyatsız düzelme gösterir.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Boyun Düzleşmesi ve Tedavisi

Boyun Düzleşmesi Nedir? 

Boyun düzleşmesi, boynun kendine has olan ‘’C’’ şeklindeki kıvrımını kaybederek daha düz hale gelmesidir. Omurgaya yandan baktığımızda kendisine özel olan hafif oyuk ve tümsekler gözlenir. Bel ve boyun bölgesinde lordoz denen hafif oyuklar varken, sırt ve kalça bölgesinde ise kifoz denen hafif tümsekler bulunur. Bu dört eğrilikte birbirlerine ters açılanma ile yerleşmiştir. 

Bunlardan boyunda bulunan C şeklindeki eğrilik, servikal lordoz olarak adlandırılır ve normal omurga sağlığı için vazgeçilmez oluşumlardan birisidir. Boyunda bulunan bu eğriliğin görevi başın ağırlığını bir süspansiyon gibi taşımaktır. Özellikle atlama, sıçrama gibi eylemler sırasında, başın yapacağı hareket hızının sırt omurlarına daha az yansımasını sağlar. Böylelikle omurga da korunmuş olur. 

Boyunda meydana gelen düzleşme, boyun omurlarına aşırı yük bindirerek, zamanla omurlarda dejeneratif değişikliklerin meydana gelmesine sebep olacaktır. 

Boyun Düzleşmesi Neden Olur? 

Birçok farklı nedeni vardır. En yaygın olanı uyanıkken veya uyurken uzun süre bozuk, yanlış bir duruşta kalmaktır. Bozuk duruş meslek koşullarından, tekrarlayan hareketlerden veya cep telefonu, tablet ve bilgisayar gibi dijital cihazlara uzun süre bakmaktan da kaynaklanabilir. Genel nedenler arasında; 

  • Boyun fıtığı ve dejenerasyonu (disk hastalığı), 
  • Kemik ve eklem hastalıkları,,
  • Kötü pozisyonda oturmak, kalkmak, çalışmak ve yatmak,
  • Özellikle arkadan çarpma tarzı hafif şiddetteki trafik kazaları sayılabilir.

Boyun Düzleşmesinde Belirtiler Nelerdir? 

  • Ağrı; en sık belirti kas ağrısıdır. Omurgadaki düzleşmeler sonucunda paravertebral ve yüzeysel kaslarda çekilmeler oluşur. Bunlar da kas spazmlarına neden olurlar. Boyun düzleşmesinde hiçbir belirti olamayabileceği gibi, ciddi boyun ve baş ağrıları da görülebilmektedir. Ağrı boynun sağa veya sola olan hareketleriyle artabilirken, kürek kemikleri arasına doğru yayılma gösterebilir. 
  • Kafa öne doğru yer değiştirdiğinde, omurgada uzama ve gerilimler meydana gelir. Bu durum omurga içinden çıkan sinirlere olumsuz yansıyabilir. Vücuda giden tüm sinirler boyun bölgesindeki omurganın içinden geçtiği için, buna bağlı olarak da çeşitli yakınmalar ortaya çıkabilir.
  • Boyun düzleşmesine bağlı olarak yıllar sonra, boyun omurlarındaki aşırı yüklenmeler sonucu osteofit denen kemik çıkıntıları oluşabilir. Osteofitler zaman içinde sinirlere baskı yaparak sinir basısı şikayetlerine neden olabilirler.
  • Boyun düzleşmesi olan birinde omurga esnekliği kaybolur. Bu durum kişileri travmalara karşı daha açık hale getirir. Boyundaki eğim, travma sonrası oluşan yükleri adeta emerek boyunu korurken, diğer yandan da omurga sağlığına ciddi katkılarda bulunmaktadır.

Boyun Düzleşmesinde Nelere Dikkat Edilmelidir? 

Boyun düzleşmesi kronik ağrı oluşturarak yaşam kalitesini düşürebilir. Yaşamımızda bazı duruş değişikliklerini yaparak ve sağlıklı duruş tekniklerini öğrenerek bu durumlardan korunabiliriz. 

  • Omurgamız bir bütün olarak çalışır. Omurgamızdaki tüm eğrilikler birbirleri ile etkileşime girerek bir bütünün parçaları olarak davranırlar. Bu nedenlerle sırt veya bel eğriliği omurgayı etkileyeceği için mutlak surette dik oturmayı sağlayıcı tedbirler alınmalıdır. 
  • Otururken sandalye yüksekliği, ayaklarınız yere temas ettiğinde dizler 90 derece açı yapacak kadar yüksek olmalıdır. Sandalyenin bel kısmına mutlaka özel bel yastığı konmalı ve bel desteklenmelidir. 
  • Monitörün üst kenarı, kaşımızın hizasında olmalıdır. Dik oturulduğunda pozisyon genellikle böyle alınmalıdır. Monitörün aşağıda kalması başın sürekli öne eğilmesine neden olacak, sonuçta da boyun düzleşmesi meydana gelebilecektir. 
  • Sürekli masa başında çalışmak zorunda olan kişilerin iki saatte bir ara vererek, boyun egzersizleri yapmaları tavsiye edilmektedir. 

Boyun Düzleşmesi Nasıl Teşhis Edilir? 

Boyun düzleşmesi olan kişilerde hiçbir yakınma olmayabilir. Yakınma olursa bu genellikle ağrı şikayeti tarzında gelişir. Doktorun alacağı ayrıntılı bir hikaye ve detaylı bir muayene sonucunda hastalıktan şüphelenilir. Bir takım radyolojik testlerle tanı kesinleştirilir. Düz filmlerde daha çok kemik yapı ön planda görülürken, MR ile yumuşak dokular dahil birçok vücut dokusu görülmektedir. BT de ise X ışınları ile incelenen bölgenin üç boyutlu yapısı görülür. 

Boyun Düzleşmesi Tedavi Edilebilir Mi? 

Boyun düzleşmesi çoğu zaman mekanik bir problemdir. Vücudun doğal duruşunu destekleyerek eski haline getirmek sinirler, kaslar ve diskler üzerindeki yükü azaltacaktır. Bunlara yönelik alınacak önlemler ve uygulanacak egzersiz programları ile, henüz problemler oluşmadan tedbir alma yoluna gidilmelidir. 

Boyun düzleşmesinde boyunluk ağrılı dönemlerde hekim kontrolünde kullanılabilir. Yine gece yatmadan önce yatak yastığının seçimi iyi yapılmalıdır.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Bel Kayması ve Tedavisi

Bel Kayması Nedir?

Tıp dilinde spondilolistezis denilen bel kayması omurgayı oluşturan omurlardan üsttekinin, alttaki komşu omur üzerinden kayması sonucu oluşur. Omurganın düzlem olarak bütünlüğünün bozulması ile sonuçlanan bu durumun, genel popülasyonda görülme sıklığı yaklaşık %3-5 civarındadır. 

Bel Kayması Neden Olur? 

Omurga; yukarıdan binen yükün taşınması ve iletimi, vücut hareketliliğinin sağlanması ve omuriliğin korunması gibi üç önemli görev üstlenir. 

Yapılan hareketin fizyolojik sınırlar içinde kalması, hareket açıklığı ile hareket esnekliğinin korunması stabil bir omurga için çok önemlidir. Aşırı yüklenmelere karşı omurgayı stabil olarak tutan yapılar arasında kas ve tendonlar, omur, faset eklemler, disk ve nöral sistemler gibi yapılar gelir. Bunların hepsi koordinasyon içinde çalışarak omurgaya binen yükün emilerek çevreye dağıtılmasını sağlarlar. 

Bel kayması nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bazı faktörler katkılar bulunabilir. Bunlar; 

  • Travmalar; künt veya minör, mikro travma tarzında olabilir. Özellikle spor yapan genç erişkinlerde bel kayması riski yüksektir. Yapılan spor, tekrarlayıcı lomber hareketleri de gerektiriyorsa bu risk daha da artar. Bu nedenle jimnastik gibi spor dallarında faaliyet gösteren sporcularda bel kayması görülme sıklığı yaklaşık %7-10’lara kadar (yaklaşık 2 katı kadar) çıkabilmektedir. 
  • Doğumsal omurga gelişim bozuklukları. 
  • Genetik faktörler; ailesel bağın yüksek olabileceğine dair kanıtlar mevcuttur. Spondilolistezis hastası olan bireylerin birinci ve ikinci derece akrabalarında, bel kayması görülme sıklığının %25-30 daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bazı etnik kökenlerde bel kaymasının daha yüksek olması, genetik faktörlerin rolünü desteklemektedir. Zira Eskimolarda %40 gibi yüksek oranlarla karşımıza çıkmaktadır. 
  • Kemiklerde dejenerasyon; genellikle 50’li yaşlardan sonra karşımıza çıkan bir durumdur ve kadınlarda 5 kat daha fazla gözlenmektedir. Özellikle osteoporoz sorumlu tutulmaktadır. Bunlara çoğu kez dar kanal da eşlik etmektedir. 
  • Kanser, bazı kan hastalıkları gibi yayılma gösteren patolojiler; kemiklere yayılım olması nedeniyle, kemik yapıda oluşabilecek yapı değişiklikleri, bel kayması riskini artıracaktır.

Bel kayması belirtileri nelerdir?

Belirtiler hastalığın nedeni ve hastanın yaşına göre değişkenlik göstermektedir. Spondilolistezis omur üzerinden kaymanın miktarına göre derecelendirilmiş ve birinci dereceden dördüncü dereceye kadar sınıflandırılmıştır. Düşük dereceli spondilolistezisler, çoğunlukla ilerlemeden ve belirti vermeden asemptomatik olarak kalırlar. Bunların büyük bir kısmı ya tesadüfen saptanmakta ya da erişkin yaşlarda sırt ağrıları ile karşımıza çıkmaktadırlar.

Nedeni ve tipi ne olursa olsun hastaları hekime getiren en yaygın şikayet ağrıdır. Ağrı belli pozisyonlarda artış gösterirken belli pozisyonlarda azalan karakterdedir. Öne doğru eğilmekle artan ağrı, arkaya doğru eğilmekle azalma gösterir. 

Ağrının lokalizasyonu genellikle bel ve kalça bölgesidir. Ağır kaldırmak ,uzun yol yürümek, uzun süre ayakta kalma ile artış gösteren ağrı, istirahat ile azalır.

Bel kaymasına spinal kanal daralması ve/ya sinir kökü basısı da eşlik ederse, ağrı karakteristiğinde değişiklik meydana gelir. Bu durumda bacak, uyluk ve ayaklara yayılan ağrıya uyuşukluk ve güçsüzlük de eşlik edebilecektir. 

Bel kayması nasıl teşhis edilir?

Bel kayması genellikle belirtisiz seyreder. Hastalarda en önemli şikayet ağrıdır ve hastayı fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanına getiren de genellikle budur. Hekim tarafından alınan ayrıntılı hikaye, yapılan iyi bir fizik muayene ile yardımcı radyolojik testler genellikle tanıyı koydurur. 

Özellikle bu hastalıkta yandan çekilen direkt düz grafiler tanı koydurucudur. BT, MR, SPECT ve kemik sintigrafisi gibi ileri inceleme yöntemleri, daha çok hastanın takip ve tedavisinde önem kazanan diğer radyolojik yöntemlerdendir. 

Bel kayması nasıl tedavi edilir?

Omurgaya bilinçsizce ve hoyratça yapılacak müdahaleler kötü sonuçlara neden olabilmektedir. İlk tedavi yaklaşımımız konservatif (cerrahiden uzak destekleyici tedavi) olmalıdır. Çünkü çoğu hasta konservatif tedaviye cevap vermekte ve yakınmalarında belirgin düzelmeler gözlenmektedir. Genel olarak;

  • Bazı sportif aktivitelerden kaçınarak, sınırlamalar getirmek.
  • Ağrı olduğunda NSAİD ( kortizon dışı ağrı kesiciler) gibi ilaçlar kullanmak.
  • Antilordotik rigit bel korsesi kullanmak.
  • Fizyoterapi, ilk etapta uygulanması gereken konservatif tedavi yöntemlerindendir. 

Bel kayması tedavisinde uygulanan bel korsesi, antilordotik olmalı, en az 3-6 ay kullanılmalıdır. Hasta ani hareketlerden ve ağırlık içeren yüklerden kaçınmalı, omurgaya aşırı öne ve arkaya esneme hareketleri uygulanmamalıdır.

Bel kayması tedavisinde fizyoterapi ile çok olumlu sonuçlar alınabilmektedir. Egzersizler ile bel, kalça, sırt ve abdomen kasları güçlendirilmelidir. Hastalar, özellikle spinal fleksiyondan koruyan yüzme, yürüme ve egzersiz bisikleti gibi aktivitelere özendirilirken, koşma gibi yük bindirecek aktivitelerden uzak durmaları konusunda uyarılmalıdır.

Tüm bunlar göz önüne alınarak her hasta kendi özelinde değerlendirilmeli, buna uygun rehabilitasyon programları hazırlanmalıdır. Amaç uygulanan fizyoterapi ve egzersizlerin etkisiyle, kayan omuru daha dayanıklı ve oturmuş hale getirmek olmalıdır.

Tüm bu fizik tedavi ve rehabilitasyon tedavileri ile düzelmeyen ve/ya belirgin sinir basısı belirtileri ortaya çıkan hastalardan cerrahi konsültasyon istenmelidir.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Bel Fıtığı ve Tedavisi

Bel Fıtığı Nedir? 

Omurga, omur adı verilen ve birbiri üstüne binen kemik yapılardan oluşur. Disk ise bağ dokusundan oluşan ve iki omur arasında yastık görevi yapan bir yapıdır. Diskin dış tabakası serttir ve kabuk (anulus fibrosus) adını alır. Merkezi ise jel kıvamındadır ve çekirdek (nucleus pulposus) adı verilir. Yaşlanma ile birlikte diskin merkezi su kaybeder ve yastık görevini yitirir. Bu durum diskin merkezinin dış tabakadan fırlamasına ve fıtıklaşmasına neden olur. Çoğu bel fıtığı L4-L5 (bel 4.üncü ve 5.inci omur), ile L5-S1( bel 5.inci ve leğen 1.inci omur) omurları arasındaki disklerde meydana gelir. 

Fıtıklaşan disk sinire bası yaparak ağrı, uyuşukluk ve bacaklarda siyatik denen güçsüzlüğe neden olur. Siyatik 30 – 50 yaş arasında daha sık görülür ve sıklığı %1-2’dir. 

Bel Fıtığı Neden Olur? 

Bel fıtığı genellikle orta yaşlarda görülse de her yaşta ortaya çıkabilir. Görülme sıklığı erkek ve kadınlarda fark gözetmez. 

  • Aşırı kilolu olmak bel fıtığı nedenidir. Vücudumuzun ağırlığını omurgamız taşıdığı için, aşırı kilo diskte baskı oluşturur. Bunun sonucu olarak da kemik yapılarda ve diskte yıpranmalar ve şekil bozuklukları meydana gelebilir.
  • Günlük yaşantımızda yaptığımız itme, çekme gibi hareketler ve ağır kaldırmalar yanlış uygulandığında bel fıtığına yol açabilir. Özellikle ağırlık kaldırma esnasında eğilme ile birlikte rotasyon (belin döndürülmesi) uygulanması büyük risk oluşturmaktadır. 
  • Ağır fiziksel aktivite ve ağır kaldırma gerektiren bazı iş kollarında, araba, otobüs, kamyon kullanmak gibi vücudu sürekli vibrasyona maruz bırakan bazı mesleklerde, uzun süre ayakta durma veya oturma gerektiren durumlarda bel fıtığı gelişme riski yüksektir.
  • Futbol, halter, kürek ve güreş gibi spor dallarıyla uğraşan sporcularda da bel fıtığı riski ve sıklığı artmaktadır. 
  • Yaşın ilerlemesiyle birlikte diskleri besleyen damarlar ve diskteki su miktarı azalmaktadır. Bunun sonucu olarak yeterince beslenemeyen disk küçülmektedir. Bu durum ise bel fıtığına yatkınlığı artırmaktadır. 
  • Tüm bunların yanında kalıtsal nedenler de bel fıtığından sorumlu tutulmaktadır. 

Bel Fıtığının Belirtileri Nelerdir? 

  • En sık belirtisi belde ve bacakta olan ağrıdır. Yanısıra,
  • Ayaklarda uyuşma ve karıncalanma, 
  • Hareket kabiliyetinin kısıtlanması,
  • Yürümede ve oturmada güçlük,
  • Yürürken topallama, görülebilir.

Bu belirtilerin dışında ilerlemiş bel fıtıklarında bacaklarda felç, cinsel bozukluklar, idrar ve dışkı yaparken zorlanma ya da idrarını tutamama gibi şikayetler de ortaya çıkabilir. 

Bel Fıtığının Tedavisi 

Bel fıtığı tedavisi fıtıklaşma sonucu bacağa giden sinirlerde meydana gelen basının derecesine bağlı olarak değişebilmektedir. Eğer sadece bel ve bacak ağrısı mevcut ve herhangi bir uyuşukluk, güç kaybı, hareket kısıtlılığı yoksa, bel fıtığı başlangıç aşamasında demektir. Bu durumda kas gevşetici ve ağrı kesici ilaçlarla birlikte yatak istirahati önerilir. Yatak istirahati uzun süreli olmamalıdır. Egzersizler ise genelde bele yük bindirmeyecek tarzda olmalıdır. 

Bunların haricinde ultrason, elektrik uyarı, sıcak ve soğuk uygulama ve masaj gibi tedaviler ile kas spazmı çözülmeye çalışılır. Bazen bel korsesi kullanımı da önerilebilir. Yapılacak manüplasyonlar fıtığı daha da kötüleştirebileceği için önerilmez. 

İlk zamanlarda yumuşak germe egzersizleri ve duruş değişiklikleri önerilir. Ağrı azaldıkça esneklik ve kuvvet sağlamak için daha kapsamlı, zor egzersizlere geçilir. Bu egzersizler evde de uygulanmalı ve ilerisi için hastanın yaşam biçimi haline gelmelidir.

Akut dönemdeki dayanılması güç ağrılarda hassas noktalara lokal anestezik veya stroid enjeksiyonları uygulanabilir. Yine ciddi ağrılarda epidural enjeksiyon ya da spinal brokajlar gerekebilir. 

Uygulanan tıbbi tedavi ve fizik tedaviye rağmen ağrılar hala devam ediyorsa, bacaklarda güç kaybı ve incelme mevcutsa, hastalar idrarını yapamıyorsa veya kaçırıyorsa, bunlar bel fıtığının ileri safhada olduğunu düşündüren bulgulardandır ve cerrahi konsültasyon gerektirir.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Bel Düzleşmesi ve Tedavisi

Bel çukuru düzleşmesi de denilen lomber lordoz azalması, genellikle sonradan oluşan yani kavisin ortadan kalkması bozukluğudur. Genel nedenleri arasında ilk sırada duruş bozuklukları gelmektedir. 

Ayakta dururken ve günlük yaşam içinde hareket ederken yer çekimine karşı vücudumuzu tuttuğumuz pozisyona duruş denir. İyi bir duruş için sağlıklı bir omurga gerekir. 

Omurgaya yandan bakıldığında dört bölgede eğrilik (açılanma) gözlenir. Boyun ve bel bölgesinde oluşan eğrilikler içe doğru bakarken, sırt bölgesi ve kuyruk sokumu bölgesinde oluşan eğrilikler ise dışa doğru bakar. Omurgamız ve omurgamızdaki bu eğrilikler sayesinde vücudumuz desteklenirken, yük taşıma ve hareket etme işlevleri de gerçekleşebilmektedir. 

Bel Düzleşmesi Nedir? 

Bel bölgesinde yapısal olarak bulunan eğriliğin azalması veya ortadan kalkmasına bel düzleşmesi denmektedir. Tıp dilinde lomber lordozis denen bu hastalıkta ağırlık merkezi yer değiştirmekte, bunun sonucu olarak da omurga ve bele binen yük dağılımında değişmeler gerçekleşmektedir.

 Bel Düzleşmesi Nasıl Oluşur? 

Bel bölgesindeki kasların uzun süre aynı pozisyonda kalması, kas gerginliğinde artışa yol açarak bir çeşit kas spazmının gelişmesine neden olur. Bunun sonucu olarak da omurganın o bölgedesindeki eğriliğinde giderek bir silinme başlar (eğrilikte azalma). Zaman içinde kaslarda oluşan spazmın yansıması, omurlar arasında bulunan diske doğru olur. Tüm bunların birbirlerini tetiklemesiyle bel düzleşmesi meydana gelir. Uzun dönemde omurganın düzleşmesi o bölgedeki disklerin yapısında da bozulmalara yol açarak ileride bel fıtığı oluşumuna da katkıda bulunur. 

Bel Düzleşmesi Neden Olur? 

  • Birçok nedeni olsa da başlıca neden hareketsiz yaşam tarzıdır. Özellikle masa başı görevi olan veya uzun süre aynı pozisyonda kalmak durumunda olan çalışanlar risk altındadır. (Hareketsizlik bel kaslarını zayıflatarak güçsüzleştirir), 
  • Masa başında veya farklı bir konumda uzun süre yanlış pozisyonda oturmak, 
  • Fazla kilolu olmak. (Aşırı kilo, iskelet sistemi üzerinde yük oluşturur),
  • Ağır yük taşımak veya meslek olarak bunu devam ettirmek zorunda olmak,
  • Düşme vb. gibi nedenlerle bel bölgesine darbe almak,
  • Ankilozan spondilit (AS) gibi omurganın tamamını tutan hastalıkların sonucu olarak,
  • Başta laminektomi olmak üzere omurga cerrahisi sonrası,
  • Uzun boylu ancak oldukça zayıf olan kişilerde. (Bel, boynun yükünü taşıyamaz),
  • Skolyoz gibi doğuştan gelen bazı omurga hastalıklar,. 
  • Kemik erimesi ve kemik zayıflığı gibi nedenler. 

Bel Düzleşmesinin Belirtileri Nelerdir? 

Bel bölgesindeki omurga yapısının bozulması sonucu kas, tendon ve bağlar eski gücünü kaybeder. Zaman zaman kas ve tendonlarda meydana gelen gerilmeler ile bel düzleşmesine ayak uydurulmaya çalışılır. Genel belirtiler; 

  • En önemli belirti bölgesel ağrıdır. Oturup kalkarken ve öne doğru yapılan hareketlerle artarak devam eden ağrı, zaman içinde sürekli bir hal alabilir. 
  • Vücudun dik durmasında zorlanmalar yaşanabilir.
  • Öne doğru eğik durma, eğilme ihtiyacı artabilir.
  • Kas ağrıları ve yorgunluğa neden olabilir.
  • Zaman içinde bacaklara vuran ağrılar ortaya çıkabilir. 

Bel Düzleşmesi Nasıl Teşhis Edilir? 

Hastayı doktora getiren şikayet genellikle ağrıdır. Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanına yapılan müracaat ile ayrıntılı öykü (anamnez) alınır. Yapılacak detaylı bir fizik muayene ile hastalık tanısı konur ya da şüphelenilir. Radyolojik olarak uygulanan düz film, MR gibi tetkikler sonucunda kesin tanı gerçekleşir.

Bel Düzleşmesi Tedavi Edilebilir mi? 

Tedavi edilebilir ancak tedavide konservatif olunmalıdır. Bu nedenle fizik tedavi ve rehabilitasyon ilk seçenek olarak tercih edilmelidir. Öncelikle bel egzersiz uygulamaları düşünülmeli, egzersizler ile kısalmış ve sertleşmiş kaslar rahatlatılmalıdır. Bunun için açma germe, güçlendirme ve esneme egzersizleri planlanmalıdır. Oluşabilecek ağrılar için kas gevşetici ve antienflamatuar ilaçlar kullanılabilir.

 Zamanında uygulanacak fizik tedavi ve rehabilitasyon programları ile yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır. Bunun için öncelikle lomber lordozis’e neden olabilecek diğer faktörlere (oturma, pozisyon bozukluğu vb. gibi ) odaklanılmalıdır. Bunlar ortadan kaldırıldıktan sonra yapılacak rehabilitasyon ve egzersiz tedavileri daha etkili sonuçlar verecektir. Önemsenmeyip hekime müracaat edilmeyen durumlarda daha ileri dönemlerde bel fıtığı gelişme riski yüksek olacaktır.

 Bel düzleşmesi tedavisinde kaslarda tembelliğe yol açacağı için bel korsesi önerilmemektedir.