Rehabilitasyon Hizmetlerinde 30 Yıllık Deneyim
18 May 2020 by rommer 0 Comments

Nöral Terapi Hizmeti

Nöral Terapi Nedir?

Nöralterapi bundan yaklaşık bir asır önce Huneke soyadında iki Alman doktorunun, daha önceleri uygulanan ancak unutulmaya yüz tutmuş olan bir yöntemi tekrar kullanmaya başlamaları ve bir takım tesadüfleri iyi gözlemlemeleri sonucu ortaya çıkmış bir tedavi yöntemidir.

Nöralterapi düşük doz lokal anestezik enjeksiyonu ile otonom sinir sistemimizi kullanmak üzere kurgulanmış bir tedavi yöntemidir. Sağlıklı hücrelerin elektriksel potansiyeli enfeksiyonlar, travma ve cerrahi kesi ile azalmaktadır. Şiddetli, yoğun ve sürekli uyaranlar devam ederlerse, hücreler kendilerini toparlayamazlar.Kişide anatomik ve genetik bir bozukluk, eksiklik, ve ileri bir dejenerasyon olmadığı sürece nöral terapiyle cilde uygulanacak enjeksiyon, birtakım hastalıkların oluşum süreçlerini geri çevirebilir ve tedavi edebilir. 

Nöral terapi ise OSS’ni (otonom sinir sistemi) düzenleyen, bozucu alanlardaki olumsuz uyaranları nötralize eden bir uygulama alanıdır.

Nöral Terapi Nasıl Etki Eder? 

Otonom sinir sistemi dediğimiz nörovejetatif sistem, tüm vücudu saran ve hücresel düzeyde etkileri olan sinir sistemimizin bir parçasıdır. Hastalıklarımız ve geçmeyen ağrılarımızın temelinde OSS’de oluşan biyoelektriksel hasarlar yatmaktadır. Yaşamımız boyunca geçirdiğimiz enfeksiyonlar, ameliyatlar, kazalar, fiziksel ve psikolojik travmalar vücudumuzda biyoelektriksel olarak sorunlu bölgeler oluşmasına sebep olmaktadır. Bu sorunlu bölgelere “bozucu alan” denmektedir. Bu bölgelerdeki biyoelektriksel hasarlar, yaşam boyu kalıcı olabilmektedir. Bozucu alan da denilen bu bölgelerin cilt kısmına uygulanacak enjeksiyon ile bu elektriksel iletişim bozukluğu düzeltilebilmektedir.

“Bozucu alan” hücrelerin temel biyoelektriksel yapısının bozulmasıdır. Sağlıklı bir hücrede vücudumuzdaki elektrolitlerin etkisiyle, hücre içi ve dışında bir elektriksel fark mevcuttur. Yaklaşık -40/-90 milivolt olan bu farka membran elektriksel potansiyeli denmektedir.

Hastalanan bölgeden çıkan olumsuz uyarılar tüm bedene yayılır. Bunların bazıları vücut tarafından onarılsa da bazıları onarılamamaktadır. Yaşam boyu karşılaşılan dış etkenler (enfeksiyon, travma, operasyon benzeri vücuda yapılan müdahaleler) bozucu alan yapabilme potansiyeli taşırlar. Sorunun kaynağı olan bu alanlardan (primer odak) çıkan uyaranlar, OSS’nin ileti ağını etkileyerek başka bir bölgede (sekonder hastalanan bölge) odak oluşturabilir. Günümüz tıbbı bu sekonder odağı tedavi etmeye çalışır. Bu nedenle de tedavide sorunlar yaşanmaktadır.

Geçirilmiş enfeksiyon odakları, travmalar, operasyonlar ve iyi yapılmamış tüm diş tedavilerinin bozucu alan oluşturma potansiyeli yüksektir. Özellikle baş ve boyun bölgesi bozucu alanlar açısından yoğundur.

Nöral terapide tekrarlanan lokal anestezik enjeksiyonları ile hücrenin elektriksel potansiyeli artırılmaktadır. Kullanılan kısa etkili anestezik ajan olan prokain ve lidokain yaklaşık -290 milivolt civarında bir potansiyel içermektedir.Uygulama ile hücre adeta hiperpolarize olmaktadır. Yapılan her enjeksiyon, hücrenin normal olan -40/-90 millivoltluk potansiyeline ulaşana kadar hücrede bir miktar elektriksel potansiyel bırakacaktır. Bu seviyelere ulaşınca da hastalıklı hücre, sağlıklı hücreye dönüşecektir. Böylece bozucu alandaki hücrelerin elektriksel potansiyeli, olması gereken düzeylere yükselmiş olacaktır. Hücre membran stabilizasyonu sağlanmış olup bozucu alanların OSS üzerindeki olumsuz etkileri de ortadan kaldırılmış olacaktır.

OSS, hücreler arası sıvıya kadar uzanan geniş bir ağ yapıya sahiptir. Bu sıvı matriks olarak da adlandırılır. Matriks içinde metabolik, biyokimyasal, biyofiziksel işlemler olmakta, hücreler arası ve hücre içi dışı arası madde alışverişleri gerçekleşmektedir

Nöral Terapi Nasıl Uygulanır? 

Nöral terapi bir enjeksiyon tedavisi olarak algılanabilir, ancak amaç ilaç zerk etmek değildir. Burada en önemli tedavi edici özellik, bozucu alan yaklaşımı ile hekimin hastalığın kaynağını bulmasıdır.

Nöral terapide lokal anestezik madde, enjeksiyon şeklinde uygulanır. Uygulama bölgeleri cilt altı, kas dokusu, vücuttaki ameliyat ve yara izleri, eklem içi ve ağrılı noktalar şeklindedir. Sinir içine enjeksiyon uygulanmaz.

Nöral terapide en önemli husus, iğne ile lokal anestezik maddenin uygulanacağı alanın tespitidir. Bu alan tespiti nöralterapiyi diğer standart lokal anestezik enjeksiyonu uygulamaları ve buna benzer tedavilerden ayıran en önemli özelliktir. 

Nöralterapi tedavisi seanslar halinde uygulanmakta olup iki seans arasında en az üç gün geçmesi tavsiye edilmektedir. Nöralterapide lokal anestezikler ve bunlar içinde de lidokain ve prokainin kullanılması tavsiye edilmektedir. Yüksek doz tehlikesi ve oluşabilecek yan etkilerden dolayı ilaçların azaltılmış dozlarının (%0.5 –% 1’lik gibi) kullanılması önerilmektedir. 

Nöral Terapi Hangi Hastalıklarda Uygulanır? 

Nöralterapinin esas etki alanı ortopedik ve kas sinir hastalıklarının tedavisidir. 

  • Tüm baş ağrıları, bölgesel kas iskelet sistemi ağrıları, kronik pelvik ağrı 
  • Fibromiyalji, tendinit, spor yaralanmaları 
  • Karpal tünel sendromu, kronik iltihap ve inflamasyonlar 
  • Omurga kireçlenmesi ağrıları 
  • Kronik dirsek, omuz diz bel, sırt ve boyun ağrıları, bel ve oyun fıtıkları
  • Yüz felci, nöropatik ağrılar, sinir yaralanmaları

Nöralterapi’de hastalarda ağrıya neden olan faktörler ortadan kaldırıldığı için, vücuda kendini yenilemesi ve onarması için zaman kazandırılmış olunmaktadır. Bu onarma döneminde geri dönüşler olacak, vücut fonksiyonları düzelecek ve şikayetler normale dönecektir. 

Nöralterapi Hangi Durumlarda Uygulanamaz? 

  • İkinci ve üçüncü derece atriyoventriküler bloklar, bradikardi 
  • Akut cerrahi endikasyonu olan hastalar
  • Dekompanse kalp yetersizliği 
  • Myastenia gravis 
  • Antikoagülan ilaç kullananlar 
  • Maligniteler ve sepsis 

Nöral Terapinin Yan Etkileri Var mıdır?

  1. Nöral terapi ilaçla uygulanan bir tedavi yöntemi değildir,
  2. İğnelerde bulunan kısa etkili lokal anestezik maddelerin otonom sinir sisteminde oluşturduğu uyarıdan faydalanılmaktadır.
  3. İğne cilde yapılır yapılmaz bu uyarı sinir ağında yayılır ve eskiden kalmış sinir hasarları biyoelektriksel olarak düzeltilir.
  4. Çoğu diğer iğne tedavilerinde ilaçlar dokuya verilirken nöral terapide cilde uygulanır.
  5. Nöral terapide ilaç olarak sadece procain ve lidokain maddeleri kullanılmaktadır.Burada bu ilaçlar lokal anestezik özelliğinden değil,biyoelektriksel etkilerinden dolayı tercih edilmektedir.
  6. Seksen yılı aşkın bir süredir batıda sıklıkla uygulanan bu tedavi yönteminde günümüze kadar herhangi bir yan etkiye rastlanmamıştır.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Eklem Ağrıları ve Tedavisi

EKLEM AĞRISI 

Eklem Ağrısı Nedir?

Eklemler, vücuttaki kemiklerin düzenli bir şekilde hareket etmesini sağlayan etrafı kıkırdak, bağ dokusu, tendon ve kaslarla çevrili yapılardır. Bu yapıların herhangi birinde meydana gelebilecek incinme, zorlanma ve zedelenme inflamasyon yoluyla eklem ağrılarına yol açacaktır. 

Eklem ağrıları deyince akla sıklıkla kemiklerin ağrıması gelse de, gerçekte ağrıyı yapan kemikler arası ve kemik etrafındaki yumuşak dokulardır. 

Eklem ağrısının en bilinen nedeni osteoartrit adını verdiğimiz eklem kireçlenmeleridir. Genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan osteoartritte eklem sıvısında azalma ve/veya kıkırdak dokusunun gücünü kaybetmesi gibi nedenler ön planda görülmektedir. 

Eklem Ağrısı Nedenleri Nelerdir? 

Eklem ağrılarının çok fazla nedeni vardır. Bunlardan belli başlıları; 

  • Fibromiyalji, 
  • Kemik erimesi (osteoporoz) ,
  • Eklemlerde inflamasyon ,
  • Bursa ve tendon iltihabı, 
  • Gut hastalığı,
  • Avasküler nekroz, 
  • Eklemlerde burkulma ve zedelenme, 
  • Kırık ve çıkıklar, 
  • Romatoid artrit, SLE (sistemik lupus erimatozis) gibi ramatolojik hastalıklar, 
  • Kemik ve eklem iltihaplanması, 
  • Nöromusküler hastalıklar, 
  • Kemik tümörleri veya metastazlar sayılabilir. 

Eklem Ağrısı Yanında Olabilecek Belirtiler Nelerdir? 

Genelde ağrının şiddeti ve karakteri kişiden kişiye değişebilir. 

  • Eklemlerde şişlik ve sertlik, 
  • Eklemin genişlemesi ve deforme olması, 
  • Hareket kısıtlılığı ve hareket bozukluğu, 
  • Hareket esnasında eklemlerden kıtırtı şeklinde ses gelmesi, 
  • Eklemin olduğu bölgede kızarıklık ve ısı artışı, 
  • Eklemde kilitlenme (hiç hareket edememe). 

gibi değişik nedenler de belirtiler arasında sayılabilir.

Eklem Ağrısı Teşhisi Nasıl Konur? 

Genellikle kişiyi hekime götüren neden, duyulan ağrıdır. Alınacak ayrıntılı öykü ve yapılacak ayrıntılı fizik muayene ile şikayetlerin asıl nedeninin saptanmasına çalışılır. Ağrılı olan bölgede hareket kısıtlılığı, şişlik, kızarıklık vb. gibi bulguların olup olmadığı gözlenmelidir. Eklem ağrılarının nedeni sadece kas ve iskelet sistemine bağlı değildir. Bazı sistemik hastalıkların yansıması olarak da eklem ağrıları görülebilir. Bu nedenle lüzum görüldüğü durumlarda ayrıntılı laboratuvar testleri (kan, idrar vs.) istenmeli, yapılacak radyolojik tetkiklerle de (MRI, tomografi gibi), tanıya ulaşmaya çalışılmalıdır. 

Eklem Ağrısında Tedavi Yöntemleri Nelerdir? 

Eklem ağrısı tedavisinde ki amaç, daha çok hastayı rahatlatarak günlük yaşantısını korumasına yönelik olmalıdır. Bu nedenle de tedavi şekli kişinin yaşam tarzına göre uyarlanmalıdır. 

Eklem ağrılarında tedavi planı, ağrıya neden olan hastalığın türüne göre değişiklik gösterecektir. Romatizmal hastalıklarda daha çok antiinflamatuar ilaçlar, fizik tedavi ve kaplıca tedavisi gibi yöntemler uygulanırken, eklem iltihabı, kırık, çıkık gibi tablolarda atel, alçı, splint gibi tedavi yaklaşımları daha ön planda düşünülecektir. 

  • Kilolu hastalarda aşırı kiloların verilmesi sağlanmalıdır. Kilo vermekle diz, kalça, bel ve ayak eklemlerine binen yük azalacaktır. 
  • İlaç tedavileri hekimin gerek gördüğü durumlarda ağızdan veya cilde uygulanacak şekilde topikal olarak uygulanmalıdır. 
  • Fizik tedavi ve rehabilitasyon olarak duruma göre yüzeysel sıcak veya soğuk uygulamalar, masaj, derin ısıtıcılar, hidroterapi, elektroterapi, TENS, traksiyon ve tedavi edici egzersizlerden oluşan programlar hazırlanmalıdır. 
  • Yararlı egzersizler, hem kilo vermeye faydalı olacak hem de eklem yüzeylerinin korunmasını sağlayacaktır.Kasları güçlendirmek için haftada 3-4 kez ağırlık egzersizleri uygulanmalıdır. 
  • Eğer bu aşamalara kadar ağrı kontrol edilememişse eklem enjeksiyonları gerekebilir. Enjeksiyon direk eklem içine yapılabilse de yılda 2-3 defadan fazla önerilmemektedir. 
  • Kaplıca tedavileri, hidroterapi uygulamaları diğer seçeneklerdendir.

Eklem Ağrısından Nasıl Korunabiliriz? 

Öncelikle duruş değişikliklerinin düzenlenmesi en önemli unsurların başında gelmektedir. 

  • Dik durmaya çalışılmalıdır.Dik duruş şekli boyun, bel, kalça ve diz eklemlerini koruyacaktır. 
  • Tezgah yüksekliği, öne eğilmenizi gerektirmeyecek şekilde ayarlanmalıdır. 
  • Alçak sandalyede oturup kalkmak diz ve kalçaya fazla yük binmesine neden olur. Bu nedenle yüksek sandalye tercih nedeni olmalıdır. 
  • Ağırlık kaldırırken, ağırlık gövdeye yakın tutulacak şekilde kavranmalı, kaldırma esnasında bel bölgesinden dönme hareketleri (rotasyon) uygulanmamalıdır. Yerden bir şey alınırken dizler bükülü pozisyonda olmalıdır.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Çene Eklemi Ağrısı ve Tedavisi

Çene Eklemi Ağrısı Nedir?

Tempomandibular eklem (çene eklemi) bozuklukları (TMB) çene ekleminde ağrı, ses (krepitasyon veya klik) ve düzensiz çene hareketleri ile karakterize bir klinik tablodur. Çene eklemi, temporal kemik ile alt çene kemiğinin oluşturduğu eklemdir. Temporomandibular eklem disfonksiyonu ise çene ekleminde kısıtlılığı, fonksiyon bozukluklarına verilen addır. Çene eklemi rahatsızlıkları ‘Costen sendromu’ olarak da isimlendirilir. Bu rahatsızlıklar akut veya kronik bir ağrıyla ortaya çıkan, genelde çiğneme kasları ve/veya eklem iltihabı sebebiyle oluşan bir grup rahatsızlığın genel ismidir.

Çene Eklemi Rahatsızlığı Belirtileri Nelerdir?

Toplumda sık görülen bu rahatsızlığın çeşitli belirtileri vardır.

  • Çene ağrısı, hassasiyeti
  • Çene eklem hareketlerinde ses
  • Çene eklem hareketlerinde takılmalar, kilitlenme, hareket kısıtlanması, kaymalar
  • Yüz asimetrileri
  • Sebebi bilinmeyen baş ağrıları
  • Sebebi bilinmeyen boyun, omuz, sırt ağrıları
  • Sebebi bilinmeyen kulak, yüz ağrıları ve kulak çınlaması
  • Çiğneme kalitesinin bozulması
  • Bölgesel diş çürüklerinde veya hassasiyetinde artış 
  • Postür bozuklukları

Çene Eklemi Problemlerinin Sebepleri Nelerdir?

Temporomandibular eklem disfonksiyonlarının sebepleri ise;

  • Doğuştan gelen çene problemleri
  • Yüze alınan darbeler, travmalar, zorlu diş tedavileri
  • Uzun süreli ortodontik tedaviler
  • Eksik dişler
  • Çene eklemini etkileyen dejeneratif hastalıklar (romatizmal hastalıklar, çene eklemi kireçlenme, çene eklemi kapsülü problemleri vb.
  • Stres, psikolojik problemler (özellikle çene sıkma, diş gıcırdatma)
  • Yanlış çiğneme ve yeme alışkanlıkları
  • Yaygın kas ağrısı hastalıkları (myofasial ağri sendromu, fibromiyalji)
  • Postür bozuklukları

Çene Eklemi Ağrısında Tedavi Nasil Yapilir?

Temporomandibular disfonksiyon tedavisinde ilk etapta iyi bir sebep-sonuç ilişkisi kurulmalı ve teşhis konmalıdır. Tedavide etyolojik ve patojenik faktörlerin düzeltilmesi, hastalık semptomlarının giderilmesi, eklem mobilitesinin yeniden sağlanması ve postural iyileşme amaçlamalıdır. 

Rehabilitasyon programında ağrı ve inflamasyon kontrolü için medikaller, ağrı ve eklem hareketi, kasların kuvvetlenmesi için fizyoterapi ajanları, manuel terapi, osteopati, ev egzersiz programı uygulanır. Günlük yaşama dair tavsiyelerde bulunur. 

Hastaların çoğunda, çene eklemi bozuklukları belirti ve bulguları iyileşebilir. Bu nedenle konservatif/koruyucu tedaviler, girişimsel tedavilerden önce uygulanmalıdır.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Boyun Ağrıları ve Tedavisi

Boynumuz baş ile gövde arasındaki bağlantıyı sağlayan, aynı zamanda da başın ağırlığını taşıyarak dengemizi sağlamamızda önemli bir rol üstlenen omurga bölümüdür. Boyun, omurganın en fazla yük taşıyan ve en hareketli bölümüdür. Bu nedenle travmalara da en fazla maruz kalan bölümlerden birisini oluşturmaktadır.

Boyun Ağrısı Nedir?

Boyun ağrısı, bel ağrılarına göre daha az sıklıkta görülmekle birlikte, genel toplumun üçte birinde rastlanılan bir sağlık sorunudur. Servikal omurgada yedi adet omur ve beş adet disk bulunur. Boynun başın ağırlığını taşıması, çok hareketli olması, fazla yük taşıması ve travmaya açık bir bölgede olması, onu dış etkenlere karşı daha duyarlı hale getirmektedir. 

Boyun ağrıları çok yaygın karşılaşılan ve her iki cinste de eşit oranlarda görülen bir sağlık sorunudur. Masa başı çalışanları ve yoğun olarak bilgisayar kullananlar başta olmak üzere özellikle duruş bozukluklarında sık olarak karşımıza çıkmaktadır.Boyun ağrıları yaşın ilerlemesiyle birlikte artış göstermektedir. Özellikle 40-60 arasındaki yaş gruplarında daha sık gözlenmektedir. Günlük yaşamdaki gerilimler ve iş stresi de boyun ağrılarına neden olabilen diğer faktörler arasında sayılabilmektedir.

Boyun Ağrısı Neden Olur? .

Servikal omurgada yaşla birlikte artan dejenerasyonlar, kas gerilmeleri (aşırı bilgisayar ve cep telefonu kullanma, kötü pozisyonda kitap okuma, dişleri sıkma gibi) kas spazmı oluşturarak boyun ağrılarına neden olabilirler. Yaşla birlikte meydana gelen eklem ve kıkırdak aşınmaları, sinir sıkışmaları ve genel yaralanmalar da diğer boyun ağrısı nedenleri arasında sayılabilir.

Servikal omurga ve çevre dokularda gelişen kronik travma, dejenerasyon ve kireçlenme gibi nedenler sonucunda inflamasyon ve doku hasarları oluşabilir. Boyun kas dokularında meydana gelen spazm ve gerilmelerde boyun ağrısına neden olabilirler. Servikal omurgada en sık boyun ağrısına neden olabilecek bölgeler genellikle C4-C6 arasındaki (servikal 4’üncü ve 6’ıncı arası) kısımlar gelmektedir. 

Whiplash Sendromu olarak bilinen ve genellikle araba kazaları sonrasında görülen yaralanma tipinde, kazazede de başlangıçta hafif bir boyun ağrısı gözlenir. Ancak birkaç saat sonrasında ağrı şiddetlenir ve buna boyun sertliği de eşlik eder. Bu rahatsızlık birkaç günde en üst seviyelere ulaşarak, yaklaşık bir ay içinde kendiliğinden düzelme göstermektedir.

Boyun ağrılarının en sık nedeni yaklaşık %95 oranlarda mekanik tipte olanlardır. Boyun ağrılarında kesin neden genellikle bulunamaz. Hastalarda; 

  1. Kemik yapıya bağlı olarak; doğumsal tortikolis, travmalar, kırıklar, kaymalar, kireçlenmeler, dar kanal,
  2. Romatizmal hastalıklar; ankilozan spondilit ( AS) ve romatoid artrit (RA) vb. 
  3. Tümörler, enfeksiyonlar 
  4. Yumuşak dokuya bağlı; duruş bozuklukları, fibromiyaji vb. 
  5. Sinir ve damarsal problemler gibi birçok hastalık nedenler arasındadır.

Boyun Ağrısında Ne Tür Belirtiler Görülür?

Hastalarda en sık görülen belirti, fizik aktivite ile artan istirahat ve sıcak kompres ile geçen boyun ağrılarıdır. Ağrı genellikle künt tarzda olsa da, bıçak kesilmesi tarzı ağrılar da oluşabilir. Sabah tutukluğu nadirdir, olsa bile kısa sürelidir. 

Ağrı omuz, sırt bölgesine yayılabilir. Başın arka kısmı, omuz çevresi, kol ve göğüs ön kısmına yayılabilir. Ağrıya baş dönmesi, dengesizlik ve ellerde uyuşma eşlik edebilir. Zaman içinde hastalarda eşyaları kavrama ve kaldırma gibi sorunlar da ortaya çıkabilir.

Boyun Ağrısı Tedavisi Nasıl Olmalıdır?

Hastalar fizik tedaviden oldukça fayda görse de, tedaviden önce mutlaka duruş bozukluklarını düzeltmeye yönelik önlemler anlatılmalıdır. Akut dönemde;

  • 1-2 günlük kısa süren istirahat
  • Kas gevşetici ve ağrı kesici ilaçlar
  • Tens, sıcak uygulama, interferans, ultrason, lazer, hilterapi, traksiyon, masaj ve bantlama gibi çeşitli fizik tedavi uygulamaları
  • Tetik nokta enjeksiyonları, nöralterapi
  • Manüplasyon uygulamaları yapılabilmektedir.

İmmobilizasyon (sabitleme) akut dönemde yumuşak bir boyunluk ile uygulanabilir. Boyunluk uygulama süreleri kısa tutulmalı , günlük 1-1.5 saat gibi kısa sürelerde uygulanmalı ve tedavi olarak da bir buçuk ayı aşmamalıdır.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Ağrı Tedavisi Hizmeti

Ağrı Tedavisi Nedir?

Ağrı subjektif bir duygudur ve kişiye özeldir. Hasta değerlendirilirken ağrıyı çeken, kişinin kendisi olduğundan, ona güvenilmeli ve ciddiye alınmalıdır. 

Ağrı polikliniğine müracaat eden hastalarda mevcut ağrı şikayetlerinin en sık nedenleri, sırasıyla bel ve bacak ağrıları, boyun ağrıları, baş ağrıları, sırt ağrıları, omuz ve kol ağrıları, yüz ağrıları (nevraljiler), kanser ağrıları ve diğerleri diye sıralanabilmektedir. 

Hekimlik mesleği var olduğundan beri ağrının dindirilmesi ve ağrı tedavisi, hekimlerin temel amaçlarından birisi olmuştur. Modern tıpta ağrı kesici ilaç kullanımı tedavide önemli bir yer tutar. Ancak birtakım ilkelere uyulmak zorunluluğu vardır. Bunlar ağrı kesicilerin kullanım yolunu, dozunu, ilaca başlama zamanını ve ilaçlar kullanılırken oluşabilecek yan etkilerle başa çıkma yollarının belirlenerek bir standartizasyonun sağlanmasıdır. 

Yapılan çalışmalar tüm ağrı tiplerinin %90’dan fazlasının doğru ağrı kesici ilaç ile düzelebileceğini ortaya koymaktadır. 

Ağrı Tedavisi Neden Gereklidir? 

Akut ağrı çoğu kez bir hastalık habercisidir. Vücuttaki bir dokunun hasar haberini verir. Vücut alarm sisteminin önemli bir parçasıdır. Bazen kas iskelet sistemindeki bir hasarın ya da mekanik problemin, bazen romatizmal bir hastalığın, bazen iltihabi bir durumun hatta bazen de kanserin habercisi olarak görülebilir. 

Ağrısı olan hasta, mevcut tüm imkanlar kullanılarak ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmelidir. Doğru bir tanıya ulaşmak için öncelikle hasta ayrıntılı bir şekilde dinlenmeli, ağrının tüm özellikleriyle ilgili bilgi alınmalı, ardından özenli bir muayene ile neden bulunmaya çalışılmalıdır. Çeşitli laboratuar testleri ve radyolojik testler de tanıya katkı amaçlı kullanılmalıdır. Amaç doğru teşhis konması, en uygun tedavinin uygulanması ve geri dönüşü olmayan sonuçların önlenmesi olmalıdır. 

Kronik ağrılar ise, bazı durumlarda 3 aydan uzun, ancak genelde 6 aydan uzun süren ve artık alarm sistemi olma özelliğini yitiren, daha fazla anlamlar yüklenmesi gereken bir tablodur. Kronik ağrı artık hastalık habercisi değil, tek başına sorunun kendisidir. 

Kronik ağrı çeken kişi üretkenliğini kaybeder, sosyal yaşamdan uzaklaşır, aktiviteleri azalır ve bütün bunlar kişide psişik problemlerle sonuçlanır. Yani kronik ağrı kısır bir döngüye neden olur. Bu durum sadece hastayı değil, yakın çevresini de etkileyen ciddi bir sorundur. 

Girişimsel Ağrı Tedavisi Ne Demektir? 

Ağrı kliniklerinde, ağrı tedavisinde kullanılan başlıca yöntemler ilaç tedavisi ile girişimsel ağrı tedavisi yöntemleridir. Girişimsel ağrı tedavisi yöntemlerinde, en az invaziv yöntemler kullanılarak, hastaya en az eziyetin verilmesine özen gösterilmelidir. Kolay ve etkin bir şekilde ağrı giderilmeye çalışılmalıdır. Bu yöntemlerden en sık kullanılanı ise sinir blokajlarıdır. Bu blokajlar özel koşullar altında uygulanmaktadır. Bel ve boyun kireçlenmesi ile bel ve boyun fıtıklarının ağrıları bu yöntemin uygulandığı hastalıklardan bazılarıdır. 

Girişimsel Ağrı Tedavisi Yöntemleri Nelerdir? 

  • Epidural ve transforaminal enjeksiyonlar 
  • Radyofrekans termokoagülasyon 
  • Epidural lizis 
  • Nörolitik bloklar 
  • Sempatik bloklar 
  • Morfin pompaları 
  • Tetik nokta enjeksiyonu 
  • Nükleoplasti 

Ağrı Tedavisinin Yaşam Kalitesine Etkileri Nelerdir? 

Kronik ağrının en önemli zararlarından biri de kişinin yaşam kalitesini bozmasıdır. Yaşam kalitesi kavramı; fiziksel ve ruhsal sağlık, aile ve iş yaşamı, ekonomik durum, eğitim düzeyi, bağımsız olarak fonksiyonlarını yerine getirebilme yeteneği, kendine güven, sosyal ilişkilerde başarı ve kendinden memnun olma haliyle ifade edilebilir. 

Kısacası kişinin kendinden beklentileriyle, yaşadıkları arasındaki ilişki olarak da özetlenebilir. Bu ilişki kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Bir hasta için yaşam kalitesi ‘’düzenli spor yapabilecek kadar ağrı duymuyor olmak’’ şeklinde ifade edilirken, bir başkası için ise” yardım almadan günlük işlerini yapabiliyor olmak” olabilir. 

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Otizimde Ergoterapi

Ergoterapi ; anlamlı ve amaçlı aktiviteler yolu ile kişinin sahip olduğu fiziksel, bilişsel, duyusal, psikolojik, sosyal beceri ve yeteneklerini geliştirerek günlük yaşam aktivitelerine katılımı  ve bağımsızlık düzeyini arttırmayı , sağlık ve refahı geliştirmeyi amaçlayan kişi merkezli bir sağlık alanıdır.

Otizmde Ergoterapistler, bireylerin kendi yaşam ortamlarına uyum sağlamaları, bağımsızlıklarının ve toplumsal katılım becerilerinin geliştirilmesi amacı ile aktivitenin tedavi edici özelliğinden faydalanarak duyu bütünleme, günlük yaşam aktiviteleri eğitimi, yardımcı cihaz kullanımı, görsel algı, bilişsel terapiler ve aile eğitimleri gibi yöntemler ile çalışırlar.

Otizm rehabilitasyon sürecinde neler yapılabilir?

Otizmli çocuğun duyusal özelliklerini belirleyip, duyusal becerilerini geliştirerek onlara uygun davranışlar öğretilir. Ayrıca duyusal bütünleme tedavisi, bireyin önceden tahmin edilen olumsuzlukları ve öfke nöbetlerinin başlamasını engelleyip, rahatlaması ve stresinden arınması amacıyla da kullanılır.

Yemek yeme, tuvalet eğitimi, banyo yapma, giyinme, kendine bakım gibi günlük yaşam becerileri geliştirilir.

Çocuğun dengesinin, koordinasyonunun, vücut farkındalığının ve oyun becerilerinin geliştirilmesi aracılığı ile sosyal etkileşimi sağlanır. Dil ve iletişim becerilerinin geliştirilmesi üzerinde çalışmalar yapılır.

Çocuğun uyum ve öğrenme becerilerinin geliştirmesine yardımcı olunur.

Okul öncesi ve okul döneminde başarının gelişimi için çocuğun duyu-motor özelliklerine yönelik ince-kaba motor, dikkat-hafıza, motor planlama ve yazma öncesi hazırlık becerilerini geliştirecek tedavi programları hazırlanır.

Yaş olarak büyük olan otizmli bireylerde ailenin ve aktivitenin talepleri doğrultusunda meslek analizleri ve mesleki rehabilitasyonu alanında çalışmalar yapılır.

Otizmde görülen motor planlama bozukluğuna yönelik duyu bütünleme ile hareketin bilgilenme sürecinde dikkat ve performans becerileri arttırılarak motor davranışın otomatikleşmesine yönelik çalışmalar yapılır.

Çiğneme ve dil hareketlerini geliştirmek, salya kontrolünü sağlamak, yiyecekleri tükürme ağızda tutma gibi davranış problemlerini çözmek, yemek zamanına katılım ve ağza çeşitli duyusal özelliklere sahip yiyeceklerin kabulünü arttırmak için çalışmalar yapılır.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Kognitif (Bilişsel) Terapi

Bilişsel Terapi Nedir?

Kognitif (Bilişsel) fonksiyonlar farkına varma, algılama, mantıksal düşünme, lisan, hafıza ve muhakeme kurmayı içeren bilme yeteneği olarak tanımlanabilir. 

Bunlar,

  • Dikkat (sürekli, seçici, kaydırma), 
  • Algılama (görsel, uzaysal, işitsel, taktil), 
  • Oryantasyon , 
  • Hafıza (kısa dönem, uzun dönem, topoğrafik-yer hafıza), 
  • Yönetimsel fonksiyonlar (problem çözme ve hızlı karar verme,) 
  • Öğrenme ve bilgiyi kullanma, 
  • Karmaşık becerilerin kazanılması planlama, 
  • Organizasyon soyut düşünme, 
  • Matematiksel yeteneklerdir.

Kognitif fonksiyonlar günlük yaşamda anlamlı aktiviteleri yerine getirmemiz için bize izin veren mental süreçtir. Günlük işlerimizin çoğunu alışkanlık halinde rutin olarak yerine getiririz. Kognitif fonksiyonlar rutin ve rutin olmayan değişik aktiviteleri içerir. Rutin işlemler, çok az dikkat gerektiren otomatik yapılan işlemlerdir. Rutin olmayan işlemler ise; yeni işleme odaklanmak için dikkat kontrol mekanizmasına ihtiyaç duyulan işlemlerdir. Rutin olmayan işlemler yerleşene kadar pratik olarak uygulamayı gerektirir. Yeni durumlar, amacı yerine getirebilmek için planlama ve problem çözmeyi gerektirir.

Kognitif süreç bilgisi aktivite performans analizi, aktivite limitasyonları ve katılım kısıtlılıklarının tespitinde önemlidir. Kognitif fonksiyon bozukluklarında, alışkanlıklar, rutinler ve kişilerin rolleri etkilenir.

Bilişsel Terapide Ergoterapistin Rolü Nedir?

Ergoterapistler bilişsel problemlerin günlük aktiviteleri, sosyal etkileşmeleri ve rutinleri nasıl etkilediğini belirleme konusunda uzmandır. Ergoterapistin görevleri,

  • Özbakım faaliyetlerinde güvenlik, bağımsızlık ve performans yeteneğinin değerlendirilmesi
  • Dengenin korunması
  • Aile ve bakım verenin eğitilmesi
  • Akut bakım takibi
  • Dikkat, problem çözme ve algıda açıkları ele almak ve dürtüsel davranışları yönetmek için müdahale
  • Yemek yeme, banyo yapma, giyinme,bakım gibi temel günlük faaliyetlerin düzenlenmesidir.

Bilişsel Terapisinden Kimler Faydalanabilir?

  • Serebrovasküler olay
  • Cerebral Palsy
  • Travmatik beyin yaralanması
  • Beyin tümörü olanlar
  • Beyin enfeksiyonu geçirenler
  • Alzheimer
  • Demans
  • Parkinson
  • Down Sendromu
  • Otizm Spektrum Bozukluğu
  • Gelişimsel bozukluklar

Nörolojik problemi olan kişilerde kognitif bozukluklar sıklıkla fonksiyonel problemlere neden olur. Aktivite performansında azalma, objelerin tanınmasında problem veya olayların sıralanmasında bozuklukla kendini gösterebilir. Kendi aile bireylerini tanımayan, hafızada zorluk yaşayan, kendisine sorulan soruları cevaplamayan, dikkat problemi yaşayan bireylerle karşılaşılır. Bundan dolayı Ergoterapi uygulama çerçevesi sadece kişinin vücut yapı ve fonksiyonlarına göre değil, çevre ve aktivitenin özellikleri veya kişinin rolüne göre kognitif performans becerilerini ve aktivite için gerekli gereksinimleri de saptar.

Bilişsel Terapide Fonksiyonlar Nasıl Değerlendirilir?

Problemin saptanmasını ve bu problemin kişinin yaşamındaki etkisini anlamak için ilk olarak görüşme ve gözlem değerlendirme yöntemlerine başvurulur. Daha sonra standardize tarama ve değerlendirme testleri uygulanarak kognitif bozukluğun etkisini daha doğru saptamak amacıyla kullanılır.

Bilişsel Terapide Fonksiyonların Tedavisi Nasıl Planlanmalıdır?

  • Süreç eğitimi: Kognitif fonksiyonlar bileşenin altında yatan bütün fonksiyonlara odaklanarak
  • Strateji eğitimi: Telafi edici yaklaşımlara odaklanarak
  • Fonksiyonel aktivite eğitimi: Günlük yaşam aktivitelerine ve kognitif fonksiyonları eğitmeye yönelik
  • Eğitim: İçgörü geliştirmeye odaklanarak bu 4 aşamada kognitif rehabilitasyon gerçekleştirilir.

ERGOTERAPİSTLER bireye özgü bu yaklaşımlarıyla kişinin daha bağımsız ve katılımı kısıtlanmamış şekilde topluma dahil olmalarını sağlar.

Ergoterapistler bilişsel bozuklukları olan yetişkinler için hayati bir rol üstlenir.Yeni beyin yollarını kolaylaştırmaya yardımcı olur ve aktiviteleri uyarlayarak ve yeniden eğiterek işlevsel becerileri geliştirir.Kişilerin bakım, iş, eğlence ve topluluk faaliyetlerine daha kapsamlı olarak katılmalarını sağlamak, bakıcılar ve toplumsal kaynaklar üzerindeki yükü azaltırken, yaşam kalitelerini artırır.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Kas Hastalıklarında Ergoterapi

Kas Hastalıkları nedir?

Kas hastalıkları vücudun hareket etmesine yardımcı olan kasların kendine ait rahatsızlıklarıdır. Kas dokularının aralarında olan kas hücrelerinin yapı taşlarını veya işleyişini bozmakta ve faaliyetlerini de büyük oranda etkilemektedir. Bebeklikten çocukluk evresine, ergenlik, erişkinlik ve yaşlılığa kadar hayatın her evresinde her yaşta bireyde görülebilen yaygın bir hastalık türüdür. 

Kas Hastalıklarının Belirtileri Nelerdir?

Oldukça yaygın görülen ve bireyi normal aktivitelerini yapmaktan alıkoyan kas hastalıklarının belirtileri şunlardır:

  • Kalça ve çevresinde bulunan kaslar ortaya çıkacağından yürüme bozuklukları
  • Kalkma ve yürümede zorluk çekme
  • Küçük yaşlarda kas hastalığı ortaya çıkan çocuklar yürürken veya merdiven çıkarken sürekli kucağa alınmak ister
  • Ergenlik döneminde yaşıtlarından geri kalma, yürümede değişme ve hareketlerinde farklılıklar görülür
  • Omur ve çevresindeki kaslar tutulma yapacağından kolları kaldırmada, uzatmada ve hareket ettirmede güçlük yaşanır
  • El ve ayaklar etkilenirse, yürürken takılma ve düşme (buna bağlı ayakkabıların çabuk eskimesi), el ile ince işleri yapamayacak durum gözlenir
  • Nadir de olsa göz kapakları giderek aşağıya düşer, göz harekeleri kısıtlanabilir
  • Yutma veya solunum kaslarında tutulma yaşanır
  • Sık düşme, çabuk yorulma
  • Kasları tutan hastalıklar 

Kas Hastalıkları Kimlerde Görülür?

Kaslardaki anormallik sonucu, hafif belirtiler veren tipleri yanı sıra, şiddeti yüksek bir özre yol açan ve yaşam süresini azaltabilen çeşitleri de vardır:

  • Musküler Distrofiler (Duchenne, Becker, FasioSkapuloHumeral, Limb-Girdle, Distal, Emery-Dreifuss)
  • Konjenital Musküler Distrofiler
  • Miyopatiler
  • Miyotoniler
  • Dermatomiyozit-Polimiyozit

Kas Hastalıklarında Ergoterapinin Amaçları Nelerdir?

Kas hastalıklarında rehabilitasyon yaklaşımlarının amacı, çocuğun ve ailesinin yaşam kalitesini yükselterek aktivitelere bağımsız bir şekilde katılımını sağlamaktır. Buna yönelik olarak yapılan uygulamaların amacı şöyledir:

  • Kas kuvvetinin korunmasını sağlamak veya kuvvet kaybını geciktirmek
  • Hastalığın farklı dönemlerinde eklemi desteklemek, korumak, fonksiyonu artırmak amacıyla uygun araç, gereç ve cihazlardan yararlanmak
  • Yorgunlukla baş etme yöntemlerini öğretmek
  • Eklem ve enerji koruma yöntemlerini öğretmek
  • Fonksiyonel kapasiteyi artırarak günlük yaşam aktivitelerindeki bağımsızlığı sağlamak
  • Ev rehabilitasyonu ile bireyin daha emniyetli ve daha az enerji sarf edeceği yaşam alanı sağlanır

Koruyucu rehabi̇li̇tasyon yaklaşımlarıyla varolan fonksi̇yonel kapasi̇te daha uzun süre korunmaya çalışılır.

18 May 2020 by rommer 0 Comments

Ergoterapi Uygulamaları

Ergoterapi; günlük yaşamda yalnız başına bağımsız olamayan veya daha aktif olmak isteyen kişilere yönelik olarak uygulanan bir tedavi modelidir. Ergo, ‘’iş’’ anlamına gelmektedir. 

Ergoterapistler tedavi modeli olarak anlamlı ve amaçlı aktiviteleri kullanırlar. İnsanlar deneme yanılma yoluyla aktif olarak öğrenirler. İnsan beyni bir hareketi yapmaya karar verdiğinde, kaslara ve sinirlere iletiyi ulaştırması gerekir. Kişinin bu iletiyi en iyi şekilde alıp uygulayabilmesi ve öğrenebilmesi için ise, ileti sonucu oluşan hareketin doğru bir şekilde yapılıp, uygulanması gerekir. İşte burada ergoterapistler, aktiviteyi pratik olarak uygulayıp, öğretirler ve böylece beyinde en uygun öğrenme biçimini oluşturmuş olurlar. 

Ergoterapi Uygulamaları Nedir? 

Ergoterapi herhangi bir hastalık, kaza, doğumdan kaynaklı bir patoloji veya yaşlanma sonucu mental (zihinsel), sosyal veya fiziksel yeteneklerde oluşan bozuklukların tedavisinde rol alır. 

Bireyin günlük yaşam aktivitelerini (banyo yapmak, yemek yemek, diş fırçalamak, giyinmek vb. gibi) tekrar yapabilmesi, bu konudaki bağımsızlıklarını kazanmaları ve durumlarını en üst seviyede sürdürebilmeleri için ergonomik yaşam temin edilmeye çalışılır. Ergoterapist, kişinin hayata adapte olmasını sağlayan teknikleri ve araçları sunar. Bunları kullanmayı öğretir, kullanmasına eşlik ederek yardımcı olur. 

Ergoterapist, bireye aktivite kazandırarak, onun tekrar topluma kazandırılması ve adapte edilmesinde rol oynar. Bu amaçla bireysel veya grup olarak, çeşitli rehabilitasyon programlarını (sosyal, sanatsal, mesleki vb.) uygularlar. Günlük yaşamda bağımsızlık kazanmak adına gerekli araç, yöntem ve gereçleri belirlerler ve bunların kullanılmalarını öğretirler. 

Ergoterapist, fiziksel ve zihinsel engelli bireylerde kısıtlılığı değerlendirip, bu kişilerin günlük yaşamda neler yapabileceğini planlar. Yapılan planla, o engelli kişilerin uygulayabilecekleri en üst seviyede ev, iş, okul vb. performansı göstermesi amaçlanır. Tüm bunlar kişilerin fiziksel, psişik ve duygusal gelişimlerine önemli derecelerde katkıda bulunan faktörlerdendir. 

Ergoterapi’nin Amaçları Nelerdir? 

  • Engelli bir bireyin bağımsız olarak bir yere gidebilmesi, bireyin özgürleşebilmesi,
  • Örneğin yemek yerken zorlanan bireyin, daha rahat yemek yiyebilmesini sağlayabilmek gibi günlük olaylarda hastaların desteklenmesi, 
  • Alzheimer’da hastalığın ilerlememesi için, o kişi için özel bir aktivite seçilmesi, 
  • Eksik olan performansın onarılması, kuvvetlendirilmesi, arttırılması,
  • Adaptasyon ve üretkenlik için gerekli fonksiyonların öğrenilmesinin kolaylaştırılması,
  • Mevcut patolojinin azaltılması ya da düzeltilmesi 
  • Sağlıklı olma durumunun teşvik edilip sürdürülmesi gibi, daha burada sayamayacağımız kadar fazla yaşamın içinde olan, birçok hedef sıralanabilecektir.

Ergoterapi Kimlere Uygulanır?

Yaralanma veya hastalık nedeniyle bazı işlevlerini kaybetmiş kişilerin, günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlıklarını arttırmak için( giyinme, kendine bakım, hareket etme ve yemek yeme gibi beceriler)bazı özel yöntemlerin öğretilmesi ve aynı zamanda da uygulanmasına eşlik edilmesi gerekmektedir. (örneğin; yataktan tekerlekli sandalyeye geçiş için yöntemler, tek el yöntemi ile aktivite eğitimi vb.)Burada ergoterapi devreye girecektir. 

  • Aynı amaçla kendine yardım araçları ve bu araçların kullanımının eğitiminin yapılması, (örneğin; kavraması olmayan kişiler için sapları değiştirilmiş çatal, bıçak, gövde dengesi ve uzanma becerisi olmayan bir kişi için uzun saplı tutacak, tekerlekli sandalye ve araba uyarlamaları vb.) gibi, 
  • Çalışma kapasitesini geliştirici iş uyarlama programları ve engelli kişilerin mesleki rehabilitasyon çalışmaları ile iş koçluğu programları, 
  • Koruyucu ve erken müdahale programları ile toplum sağlığının gelişmesi ve yaşam kalitesi programları, (iş yerlerinde bel ve boyun sağlığı ile meslek yaralanmalarının önlenmesi için eğitimler verilmesi, aktivite dinlenme prensiplerinin öğretilmesi, stres kontrol programları ve gevşeme eğitimlerinin verilmesi, okul programlarının uygulanması) 
  • Ev rehabilitasyonu ve ev düzenlemeleri (örneğin; yaşlılar ve engelliler için evde düşmeyi önleyici, emniyetli ve bağımsız yaşamı kolaylaştırıcı eşyaların yeniden yerleşimi, banyo, tuvalet ve diğer odalarda tutunma barlarının yerleştirilmesi, tekerlekli sandalye kullananlar için rampaların ve diğer mimari düzenlemelerin yapılması.) 
  • Görme engelliler ve az görenler için bağımsızlığı sağlayıcı özel ergoterapi eğitiminin verilmesi ve çevresel düzenlemelerin yapılması. 
  • Otizm, serebral palsi,disleksi, down sendromu,mikrosefali , kas hastalıkları, inme, zihinsel gerilik, ortopedik yaralanmalar gibi çeşitli bozukluklarda fonksiyonel gelişim ve toplumsal yaklaşımların uygulanması. 
  • Nörolojik bozukluklarda bilişsel ve fiziksel fonksiyonlar için özel tedavi yaklaşımlarının uygulanması. 
  • Psikiyatrik bozukluklarda günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlığı geliştirici, toplumsal katılım sağlayıcı iş ve uğraşı aktiviteleri. 
  • Engelli, yaşlı ve diğer toplum dışına itilmiş kişiler ve gruplar için aktivite eğitim modellerinin kullanımı. 

Ergoterapi’de Hangi Yöntemler Kullanılır? 

Çocuğun ihtiyacına göre tedavi yöntemleri tek başına veya birbirini tamamlayan programlar şeklinde uygulanmalıdır. 

  • Duyu integrasyon tedavisi 
  • Duyu motor stimülasyon yaklaşımı 
  • Algı motor yaklaşımları 
  • Oyun terapisi 
  • Kognitif rehabilitasyon 
  • Günlük yaşam aktiviteleri eğitimi 
  • Nörogelişimsel tedavi yaklaşımları 
  • Kognitif davranışsal tedavi 
  • Yaratıcı yaklaşımlar 
  • Psikososyal yaklaşımlar 
  • Biyomekanik yaklaşımlar

18 May 2020 by rommer 0 Comments

El Rehabilitasyon ve Duyu Eğitimi

EL REHABİLİTASYONU VE DUYU EĞİTİMİ

El Rehabilitasyonu ve Duyu Eğitiminden Kimler Faydalanır?

  • Kırıklar, çıkıklar
  • Amputasyonlar
  • Yanıklar
  • Kas tendon ve sinir yaralanmaları
  • Romatoidartrit, osteoartrit, tendinit
  • Konjenitalanomaliler
  • Bağ yaralanmaları
  • Replantasyonlar
  • Nöromuskuler patolojiler
  • Sinir sıkışmaları
  • Nörolojik hastalıklar

gibi üst ekstremite problemleri (el, bilek, dirsek, omuz) ergoterapistler tarafından tedavi edilir.

Ergoterapistler; el rehabilitasyonunda üst ekstremite problemlerinin temelinde yatan biyomekanik sorunları giderirken; kişi için anlamlı olan aktiviteleri kullanarak kişinin motivasyonunu ve katılımını arttırır. Bu bağlamda hedef: istenilen aktivite alanlarında maksimum performans sağlamaktır.

El Rehabilitasyonu ve Duyu Eğitiminin Hedefler Nelerdir?

  • Ağrı ve ödemde azalma
  • Eklem hareketlerinde artış
  • Duyuda anlamlı yönde gelişme (duyu bozukluklarını düzeltme, yeniden duyu kazanma)
  • Kas kuvvetinde artış
  • El koordinasyonu ve el içi manipulasyon becerilerinde gelişme
  • Fonksiyonel olarak eli kullanmada gelişme
  • Günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlık
  • Farklı kavrama paternlerini yeniden kazandırma (anahtar tutuşu, fincan tutuşu vb.)

El Rehabilitasyonu ve Duyu Eğitimi Tedavisinin Yöntemleri Nelerdir?

Ergoterapistler; ağrı, ödem ve eklem hareket kaybını önlemek ve kasları kuvvetlendirmek için kişinin aktif katılacağı anlamlı terapatik aktiviteler, nörogelişimsel teknikler ve duyu girdileri kullanır.

  • Duyu eğitimi (sensitizasyon eğitimi) ve desensitizasyon eğitimi
  • Ayna tedavisi
  • Kalıcı duyu kaybı sonrası koruyucu duyu eğitimi
  • Fonksiyonel aktivite eğitimi, günlük yaşam aktiviteleri eğitimi
  • Ayres duyu-algı-motor eğitim
  • Ağrı skar yönetimi, yara yönetimi
  • Enerji ve eklem koruma teknikleri
  • Eklem hareket açıklığı aktiviteleri
  • Yardımcı cihaz ve ortaz rehberliği
  • İşe yeni dönüş ve yeniden iş edindirme eğitimi

El Rehabilitasyonu ve Duyu Eğitiminin Faydaları Nelerdir?

Kişinin istekleri ve rolleri tedaviyi yönlendirir.

Sadece fiziksel problemleri değil; bu problemlerin günlük yaşama olan etkilerini de değerlendirir ve iyileştirir.

Kişilerin sadece kas eklem gibi fiziksel özelliklerinin değil; psikolojik, sosyal, bilişsel, duyusal, çevresel özelliklerini de değerlendirip müdahale planı oluşturur. Kişilere holistik yaklaşır.

İyileşme sürecinde kişilere bağımsız olacağı yöntemleri (tek elle giyinme vb.) öğreterek psikolojik iyi olma sürecini korur.